İbn-i Deyrî (Sa’d Bin Muhammed), Hanefî mezhebine bağlı olan fıkıh, kelâm ve tefsir âlimleri arasında önde gelen büyüklerden bir tanesiydi. Bilinen tam adı ise şu şekilde geçer: Sa’d b. Muhammed b. Abdullah b. Sa’d b. Ebî Bekr b. Muslih b. Ebî Bekr b. Sa’d en-Nablusî el-Makdisî. Onun bilinen künyesi ise “Ebü’s-Seadât” şeklindeydi. Kendisine takılmış olan lakap ise Sa’düddîn şeklinde olsa da o daha çok da “İbn-i Deyrî” adıyla bilinir ve anılırdı.
İbn-i Deyrî, 768 yılının 17 Recep tarihinde bir Salı günü Kudüs üzerinde dünyaya gelmiştir. Bu tarih tam olarak 1367 yılına denk düşer. Ancak doğum yılının 766 şeklinde olduğunu söyleyen kaynaklar da vardır. 867 yılının 9 Rebîül-ahir tarihinde Mısır’da olan Mısr-i kadîmede hayata veda etmiştir. Bu tarih ise tam olarak 1462 yılına denk düşmektedir.
İbn-i Deyrî (Sa’d Bin Muhammed) İlmî Hayatı
İbn-i Deyrî’nin ilmî hayatı, çocuk yaşlarda başlamıştır. Çocuk yaştayken ilim öğrenmek için babasının huzurunda tahsiline başlamış olduğunu söyleyebiliriz. İbn-i Deyrî, hem Şeyh Hâfız hem de başka önemli kişilerin derslerini sürdürmüş ve Kur’ân’ı da ezberlemiştir. Haricinde bazı isimlerin şu kitaplarını ve daha pek çok kıymetli kitabı da okumuş ve ezberlemiştir: Abdullah Nesefî’ye ait olan Kenz-üd-dakâik, Kâdı Iyâd’a ait olan Meşârik ve İbn-i Hacîb’e ait olan Muhtasar vb.
Hafızası çok güçlü olan İbn-i Deyrî, normal ebatta bir kitabı, sadece 12 gün içinde ezberleyebilmekteydi. Oldukça zeki bir kişiydi. Babasıi onun yetişmesi açısından çok gayret ve itina göstermişti. İbn-i Deyrî de çok çalışmış ve babasının çabalarını boşa çıkarmamıştı. Ayrıca hem babasından hem de Şüreyhî’den fıkıh ilmini öğrenmişti. Sonra Alâüddîn b. Nakîb ve Hamîüddîn Rûmî gibi farklı âlimlerin verdiği derslere katılmaya da devam etti. Şu âlim kimseler ile görüştü ve sohbetler etti: el-Mühendis, İsmail Kalkaşendî, el-Kıbâbî, İbn-i İmâd… Bu isimlerden ilim tahsil etti. Ayrıca Sadrüddîn b. İzz ve Necmeddîn b. Keşkek gibi başka âlim kişilerden de icâzetler aldı. Döneminde olan tasavvuf büyüklerinden el Bistâmî, el-Hindî, el Kırımî, el-Mûsûlî gibi bazı velî kimseler ile de görüşme şansı buldu.
İbn-i Deyrî Sevilen Bir Kişiydi!
İbn-i Deyrî sevilen bir kişiydi! O, bulunduğu memleket içerisinde çok tanınıp bilindiği gibi farklı memleketler içerisinde de hem tanınmakta hem sevilmekteydi. Ayrıca Memlûk sultanlarından olan Zâhir Çakmak’ın bir tane elçisi, o dönem Timuroğulları Sultânı olan Şahrûh b. Timur’un yanına gelmişti. Şahrûh ise bu elçi kimseye, gelmiş olduğu memlekette olan Deyrî’nin nasıl olduğunu sormuş, halini hatrını merak etmişti. Elçi ise onun gayet iyi olduğunu ve sıhhatte olduğunu söyleyince Şahrûh bu duruma çok sevinmiş ve Allah’a şükretmişti.
İbn-i Deyrî’nin sevilen bir kişi olduğunu bu hikâyeden de anlayacağımız gibi buna ek olarak pek çok sayıda talebe yetiştirdiğini ve insanların ondan yararlanmak için akın akın yanına geldiğini söyleyebiliriz.