İbrahim El-Havvas, Samerra’da dünyaya gelmiştir. Bazı kaynaklarda yer alan bilgiye göre ise Bağdat bölgesinde doğduğu belirtilir. Dönemin önemli ve ünlü sufilerinden olan Hayr En-Nessac ile tanışan Havvas, böylece tasavvufa yönelmiştir. Aynı zamanda Yusuf bin Hüseyin Er-Razi ile Ebu Abdullah El Mağribi gibi isimlerden de dersler almıştır. Cüneyd-i Bağdadi, Ebül Hüseyin En Nuri ve Mumşad Ed-Dineveri ile Hallacı Mansur gibi isimlerle de fikir alışverişi yapmıştır. İlim öğrenmek adına; Mekke, Medine, Dımaşk, Kufe ve Kadisiye gibi birden fazla yeri de dolaşmıştır. Yaşamının büyük çoğunluğunu geçirdiği Rey yerleşkesinde ise hayatını kaybettiği ifade edilir. Havvas geçimini sağlamak için, balıkçılık ile uğraşırmış fakat: “Onlar bizi zikrediyorlar, geçimini temin edecek başka meslek bulamadın mı?” duyduğu ses ile; balıkçılığı bırakmış ve hurma yapraklarından, zenbil örerek bunları satmaya başlamıştır. Yaptığı iş dolasıyla da ona, Havvas lakabı yakıştırılmıştır.
İbrahim EL-Havvas, tevekkül üzerinde önemle durması ve tasavvuf anlayışı doğrultusunda tevekkülü anlatmasıyla, dikkat çekmiştir. Havvas’a göre, tevekkül; mala, mülke ve genel olarak yaratılmış şeylere güvenmeden, sadece Allah’ı zikretmesi ve ona dayanması anlamını taşır. Allah’ın, ona istediklerini verdiği zaman ya da vermediğinde, ona karşı aynı duyguları beslemeyi de tevekkül olarak yorumlar. Tüm yolculuklarını ve yaşamını da bu esaslara göre yapmıştır. Ayrıca iğne iplik, su matarası ile makasa gibi aletleri yanında taşımayı, tevekküle aykırı bulmadığı belirtilir. Onun bu davranış daha sonra, başka tevekkül sahiplerine de örnek teşkil etmiştir. Havvas’a göre, tevekkül’ün üç farklı aşaması vardır. Sabır, rıza ve muhabbet şeklindedir. Kişi her zaman sabretmeli ve Allah’ın ona verdiğine razı olmalı aynı zamanda verdiğini de sevmeli şeklinde yorumlamıştır. Kişi her durumda, anne kucağında gibi kendini emin ve güvende hissetmeli, kendi adına takdir edilen kaderin değişmeyeceğine de inanmalıdır. El-Havvas kimseden sadaka almamış ve ayrıca kazancının bir bölümünü, yetimlere ve dullara ayırmıştır.
- Havvas hayatında genellikle, seyahat ve tecrid halinde yaşamıştır. Ona ne ile geçindiğini soranlara ise; anasının karnında büyüyen çocuğun, denizdeki balıkların ve de yabani hayvanların geçimlerini, örnek olarak öne sunmuştur.
İbrahim El- Havvas
İbrahim el-Havvas, hayatını seyahat halinde geçiren ve az ile yetinen bir tasavvuf alanında alimdir. Tasavvuf inancını ve tevekkülü birbiriyle özdeş şekilde açıklamıştır. Ayrıca bazı terimleri de kendi yorumuyla ile getirmiştir. Örneğin; fakrı “kimseden şikayet etmemek ve ihtiyaçları gizlemek” olarak yorumlamıştır. Onun düşüncesine göre fakr; peygamberlerin ve salihlerin elbisesi olup, şerefleri de ondan gelir. Fakir halini aziz bilmeli ve kimseye anlatmamalı şeklinde ifade eder. Tüm vaktini, rahatlık içinde geçirir ve tevekkül eder. İhtiyacını ise Allah’a sunmalı ve ondan istemelidir.
İbrahim El-Havvas; fakir konusunda, doğruluk ve samimiyetin alametini ise, ihtiyacının karşılanmaması halinde dahi daha çok memnun olması şeklinde yorumlamıştır. Ayrıca yaratıklara şefkat içinde bakmak, halkın eziyetlerine katlanma gücü göstermek ve başkalarına öğütler vermek, düşmanlıkları ortadan kaldırmak ile alçak gönüllülükten ayrılmamayı da tevekkül sahiplerinin yapması gerekenler arasında gösterir. Ayrıca temizliğe dikkat etmek, şeytana düşman vb. dile getirmiştir. Dünyevi arzulara gönül veren ve yarını rızık endişe içinde düşünen aynı zamanda boş şeyleri seven ile din kardeşini kıskanan birinin kalbi asla hikmetten nasibini almaz, diye de eklemiştir.
- İbrahim El-Havvas, kalbin rahatsızlıkların iyi gelen tedavi eden ilaçların ise; Kuranı Kerimi, manası üzerine düşünerek okumak, az yemek ve geceleri ibadet etmek ile seher vakti niyaz etmek şeklinde belirtmiştir. İstiğfarda bulunmak ve iyi insanların sohbetlerine katılmakla, sabrın külfetine katlanmayı da marifetin sıfatı olarak görmek olduğunu ifade etmiştir.