Varlık, değerler, bilgi alanlarında bulunan problemleri akılcı, mantıkçı bir yaklaşımla inceleyen ve buna uygun temellendiren faaliyetler bütününe Felsefe bilimi denilmektedir. İslam felsefesi denilen olgu ise Müslüman filozof ve bilim adamlarının ortaya koydukları tüm felsefi düşüncelere verilen isimdir. İslam düşünürleri, İslam felsefeleri ve ilim alanları üzerine çalışmalar yaparak bu çalışmaları insanlara sunan kişilere denmektedir. İslam düşünürü olan kişiler hayatlarını bilime, ilime ve ibadete adanmış bir hayat yaşamayı tercih etmektedirler. İslam tarihinde birçok İslam düşünürü bulunmaktadır. Bu düşünürler hem yaşadıkları döneme yaptıkları çalışmalarla hem de ölümlerinden sonra bıraktıkları eserler ile isimlerinin sürekli hatırlanmasını sağlamıştır. İslam felsefesi konu ve tahsil süresi olarak diğer felsefi ilimlerden pek farklı değildir. İslam felsefesinin ve İslam düşünürlerinin etkisi Batılı ülkeler ve tüm Dünya’yı etkilemiştir ve günümüzde hala ilgiyle takip edilmektedir.
Hallac-ı Mansur Kimdir? Neler Yapmıştır?
858 ile 922 yılları arasında yaşamış olan Hallac-ı Mansur marifet, hikmet, tarikat ve şeriat gibi ilimlerle ilgilenmiştir. Hallac-ı Mansur vahdet-i vücut inancıyla yaşayan ve akılcı yaklaşım ile İslam ilimlerini inceleyen en önemli İslami düşünürlerden biridir. Yunus Emre, Hacı Bektaş-i Veli, Pir Sultan Abdal, Mısri, Mevlâna gibi isimler Hallac-ı Mansur’un düşünceleri ile eğitilmiştir. Hallac-ı Mansur İslami düşünür kimliği ve donanımlı bilge alimliği ile gelecek nesillere de rehber olması nednemiyle Kitab-üt Tavasin adlı eseri kaleme almıştır. Kitab-üt Tavasin adlı eseri Müslüman bilim adamları tarafından ilgiyle takip edilmiş ve saygı toplamıştır. Yaşadığı dönemin yanı sıra ölümünden sonra da felsefe ile ilgilenen nesillere rehberlik etmiş ve birçok öğretim kurumunda kullanılan bir başyapıt haline gelmiştir. Hallac-ı Mansur İslam düşünürlüğü kimliğinin haricinde kişisel hayatında da fikirlerine önem verilen ve çok sevilen kimselerden olmuştur. Yakın çevresinde bulunan kaynaklar onun cömert, hoşgörülü, tevazu sahibi bir alim olduğunu bu nedenle de insanlarla arasında derin bir muhabbet bağı kurduğundan bahsetmişlerdir.
İbn-i Sina Kimdir? Neler Yapmıştır?
980 ile 1037 yılları arasında yaşadığı bilinen İbn-i Sînâ hem yaşadığı dönemde hem de sonrasında birçok çalışmaya ışık tutan İslam düşünürlerinden biri olmuştur. Bilinen tam adı Abû ʿAlî al-Ḥusayn ibn ʿAbd Allah ibn Al-Hasan ibn Ali ibn Sînâ olarak yer almaktadır. Kökeni fars olarak bilinen İbn-i Sînâ alim, yazar, filozof, düşünür, fizikçi ve tıp adamı kisveleriyle tanınmaktadır. Özbekistan yakınlarında bulunan Buhara yakınlarındaki Afşana köyünde dünyaya gelmiş ve İran’ın Hamedan şehrinde ise vefat etmiştir. Felsefe ve tıp alanlarını esas alarak birçok alanda da yazdığı bilinen 200’e yakın eseri bulunmaktadır. Yaşadığı ve çalışmalar yaptığı dönemde hekimlerin öncüsü ve modern tıp biliminin elçisi olarak anılmış, büyük saygıyla çalışmaları takip edilmiştir. Tıp bilimi alanında yüzyıllar boyunca ve günümüzde hala kullanılan eseri olan El-Kanun fi’t-Tıb’ı kaleme almıştır. Bu eseri Avrupa’da bulunan üniversitelerde 17. Yüzyılın ortalarına dek ders kitabı olarak okutulmuştur. İbn-i Sînâ kendisinden sonraki nesillere de rehberlik edecek kaynakları ve donanımı sebebiyle “Tıp biliminin babası” olarak tarihte önemli bir yer tutan İslam düşünürüdür
Farabi Kimdir? Neler Yapmıştır?
Farabi, 872 ile 950 yıllarında yaşamış olan ve çalışmaları ilgiyle takip edilen İslam düşünürlerinden biri olarak bilinmektedir. Düşünür ve alim kimliğinin yanında müzisyen, bilim adamı, gökbilimci, filozof ve akılcı, mantıkçı kimlikleriyle de tanınmaktadır. Net bilinmemekle beraber tarihi kaynaklarda kökeni Fars veya Türk olarak bilinmektedir. Bu durum belirsizliğini kaybetmemiş olmasına rağmen Farabi kaleme aldığı eserlerinde Arapça dilini kullanmıştır. Farabi yaşamı boyunca çok yönlü bir eğitim modeli belirlemiş ve Aristo’yu, Platon’u, Zenon gibi birçok farklı bakış açısını okumuş ve yorumlamıştır. Farabi düşünürlük ve bilgelik yaklaşımında Aklı, ilmi ve inancı hayatının merkezine koymuştur. Bu yaklaşım ile felsefe, matematik, fizik ve musikiyle ilgili çalışmalar yapmıştır. Tarihte yaptığı çalışmaların büyük yankılar oluşturduğu Farabi; seslerin titreşimlerle yayıldığını, havanın iletken olduğunu söyleyen ilk insan olarak bilinmektedir. Felsefi bakış açısı ve aydın kimliğiyle “Doğu’nun Aristoteles’i” olarak kabul edilmiş ve otorite sayılmaya başlamıştır. Farabi çalışmalarında kullandığı felsefi ve yalın dil ile İslam dünyası ve antik felsefeyi buluşturmuş; Arapça’nın da bir felsefe dili haline gelebilmesinde etkin rol oynamıştır.
Gazzâlî
1058 ile 1111 yılları arasında yaşadığı bilinen Gazzâlî yaşamı boyunca hakikati aramış ve insanlığa hizmet etmeyi amaçlamıştır. Bu amaçlar doğrultusunda her şeyi sorgulamış; varlıkları, felsefeyi, tanrıyı, inancı, aklı ve kendisini sorgulayarak suallerine cevaplar aramıştır. Bu sorgulamalar bir dönem sonunda neredeyse aklını kaybetme noktasına ulaşmasına sebep olmuştur. Bu zaman zarfı boyunca dış dünya ile irtibatını tamamen kesmiş ve bunalıma girdiği gözlemlenmiştir. Gazzâlî bu tahsil ve düşünürlük süresi boyunca her şeye septik bir bakış açısıyla yaklaşmıştır. Bu durum her şeyden, kendisinden dahi şüphe etmesine sebep olmuştur. Gazzâlî, İslam düşünürü olarak yetişmiş ve insanlara sorgulamayı, okumayı, araştırmayı aşılamayı hedeflemiştir. Benimsediği yaklaşımda; gerçeğe ve mutlak bilgiye ulaşma yolundaki istikrar ve tutkusu nedeniyle kimi zaman tasavvufa, kimi zaman küfre yaklaşmasına neden olmuştur. Birçok eser kaleme almış ve bu eserler Batılı düşünürler tarafından 12. yüzyıldan önce Latince diline çevrilmiştir. Bu eserlerden en önemlisi “el-Munkız Mine’d-Dalâl”dir.
İbn Tufeyl
1106 ile 1186 yılları arasında yaşadığı bilinen İbn Tufeyl yaşadığı dönemin ve Müslüman bilim insanları tarihinin önemli İslam düşünürlerinden biridir. Düşünür kimliğinin yanı sıra filozof, hekim ve hukukçudur. Çok yönlü ve birbirinden farklı alanlarda eğitimler almış, farklı konularda ilimler öğrenmiştir. Bu alanlar; matematik, astronomi, tıp, felsefe ve edebiyat gibi konular olarak bilinmektedir. Aldığı eğitimler nitelik ve bilgi seviyesi çok yüksek eğitimler olup İbn Tufeyl’in gelişiminde büyük rol oynamışlardır. İbn-i Sina’nın en önemli eserlerinden biri olan “Hikmeti Meşriki” adlı eserin devamı niteliği sayılan “Hayy Bin Yakzan” isimli eseri kaleme almış ve bu nedenle İbn Rüşd ve İbn Bacce ile beraber Endülüs topluluğunun en büyük üç filozofları olarak kabul edilmişlerdir. İbn Tufeyl aydın bakış açısına sahip düşünürlerden biri olmakla beraber yaşadığı dönemde ve sonrasında İslam dünyasına hizmet etmeye devam etmiştir. Yazdığı eserler günümüzde hala felsefe ve dini, ilmi eğitimler veren kurumlarda okutulmakta; yeni nesillere rehber olmaktadır.
Feridüddin
1136 ile 1221 yılları arasında yaşadığı bilinen Feridüddin Attar döneminin ve İslam tarihinin önemli düşünürlerinden biridir. Lokman ve eczacı olduğu bilinmektedir. Hayatı boyunca tüm mal varlığını ihtiyaç sahiplerine dağıtması çevresi tarafından şaşkınlıkla takip edilmiştir. Buna sebebiyet veren bir olay yaşadığı bilinmekle beraber detayları bilinmemektedir. Öyle ki tüm mal varlığını dağıtarak yollara düştüğü ve hayatının geri kalanını ilime, ibadete ve bilime adamıştır. Birçok talebe yetiştirdiği ve insanlığa hizmet etmeyi hedeflediği bilinen Feridüddin Attar, tarihte Mevlana’nın ustalarından biri olarak yer almaktadır. Yaşamı boyunca birçok eser kaleme almış ve bu eserler Arapça, İngilizce, Fransızca dillerine çevrilmiştir. Yazdığı en önemli eseri ise “Mantıku’t Tayr” olarak bilinmektedir. Bu eserinde hakikatin arayışını kuşların dilinden anlatmıştır ve bu eser tasavvuf edebiyatının en önemli yapı taşı olarak kabul edilmiştir.
İbn-i Rüşd
İbn-i Rüşd 1126 ile 1198 yılları arasında yaşamış olan bilgeİslam düşünürlerinden biridir. Tarihi kaynaklarda bilinen tam adı Ebū ‘l-Velīd Muḥammed ibn Aḥmed ibn Muḥammed ibn Rüşd olmakla beraber Batılı kaynaklar kendisine Latince bir kelime olan Averroes adıyla hitap etmektedir. Arap kökenli olduğu bilinen İbn-i Rüşd fıkıhçı, hakim, felsefeci, düşünür, hekim ve matematikçidir. Doğum yeri olarak bilinen Kurtuba’da tahsil hayatına başlamış ve ilim yolculuğuna ölüm yeri de olan Fas’ın Marakeş kentinde devam etmiştir. Yaşamı boyunca birçok farklı ilim ve bilim alanında çalışmalar yapan İbn-i Rüşd her zaman akılcı bir yaklaşımı benimsemiş ve kendisinden sonra yetişecek nesillere de bu yaklaşımı tavsiye etmiştir.
Sühreverdi
1155 ile 1191 yılları arasında yaşadığı bilinen Sühreverdi, İbn-i Sina ve Hallac-ı Mansur’un düşüncelerini benimsemiş ve kendisine örnek almıştır. İslam ilmi ve bilim ile uğraştığı süre boyunca Suriye ve Anadolu’yu dolaşmıştır. Bu seyahat süresi boyunca gördüğü tüm inanç, din ve yaşayışları gözlemleyerek çıkarımlar yapmıştır. Tarihi kaynaklarda Sühreverdi, İşraki adı verilen aydınlanma akımı ve felsefesinin kurucusu olarak yer almaktadır. Düşüncelerini ve bildiklerini paylaşmaktan hiç çekinmeyen Sühreverdi bu özelliği nedeniyle hapse bile girmiştir. 36 yaşındayken ise zindanda hayatını kaybetmiştir. Kısa ama dolu bir hayat yaşadığı bilinen Sühreverdi arkasında; ilahiyat, tasavvuf, akıl, mantık, bilim ve felsefe konuları üzerine birçok eser bırakmıştır. Hem yaşadığı dönemde hem sonrasında ilim ile uğraşan yeni nesillere rehberlik etmiştir.
İbn-i Arabî Kimdir? Neler Yapmıştır?
1165 ile 1240 yılları arasında yaşamış olan bilim insanı, filozof ve İslami düşünürlerden biri olan İbn-i Arabî tarihi kaynaklarda tam adıyla Muhyiddin Muhammed bin Ali bin Muhammed el-Arabî et-Tâî el-Hâtimî olarak tanınmaktadır. Şair, yazar, mutasavvıf ve İslam düşünürü sıfatlarıyla anılmaktadır. Yaşadığı dönemde ise kendisine Şeyhü’l Ekber adlı unvan verilmiş ve bu şekilde hitap edilmiştir. Vahdet-i Vücud olarak da bilinen Varlık birliği ilke ve öğretisinin bilinen en önemli temsilcilerinden biridir. Yaşamı boyunca İslam dünyasına ve insanlığa hizmet etmeyi hedeflemiş bu nedenle de birçok talebe yetiştirirken eserler de kaleme almıştır. Müslüman bilim insanları ve İslam düşünürleri arasında kıymetli bir yere sahip olan İbn-i Arabî’nin eserleri ve görüşleri hala yeni nesillere rehberlik etmektedir.
Yunus Emre Kimdir? Neler Yapmıştır?
1241 ile 1320 yılları arasında yaşadığı bilinen Yunus Emre, Müslüman ilim insanları tarihinde çok önemli bir yer tutmaktadır. Yunus Emre, Hacı Bektaş-ı Veli’nin talebesi olarak yetişmiş ve kendisinden dersler almıştır. 40 yıl gibi bir süre boyunca Taptuk Emre’nin dergahında bulunmuş ve burada odun taşıma gibi işler yapmıştır. İran, Azerbaycan ve tüm Anadolu’yu gezdiği bilinmektedir. Yalın ve öz Türkçe ile, halk dilinin anlayabileceği seviyede şiirler yazmış ve halk dilinde şiirler yazılabileceğini tüm Dünya’ya ispatlamıştır. Yunus Emre; zekası, tasavvuf bilgisi, tefekkürü ile yaşadığı dönemde herkesin sevgisini kazanmıştır. “Risaletü’n Nushiyye” adıyla bilinen Nasihatler Kitabı eserini kaleme almış ve kanaat, ruh, nefis, akıl gibi konuları bu eserinde ele almıştır. Müslüman İslam alimleri ve düşünürler arasında Yunus Emre kıymetli bir yer tutmakta ve hem yaşayış biçimi hem hayat öyküsü ile yeni nesillere pusula olmuştur.
İbn-i Haldun Kimdir? Neler Yapmıştır?
1332 ile 1406 yılları arasında yaşadığı bilinen İbn-i Haldun büyük bir İslam düşünürüdür. Tarihi kaynaklarda yer alan tam adıyla Ebu Zeyd Abdurrahman bin Muhammed bin Haldun el Hadramî olan İbn-i Haldun, sosyoloji, iktisat ve historiyografinin ileri gelen öncülerinden kabul edilmektedir. Bu sıfatlarının yanı sıra kendisi gerçek bir devlet adamı, filozof ve tarihçidir. Erken yaşlarda disiplinli ve iyi bir eğitim alarak bu yola adım atan İbn-i Haldun, Fas ve Tunus kentlerinde bulunarak devlet görevleri gerçekleştirmiştir. Sonrasında Mısır ve Gırnata’da uzun süre çalışmalar yapmıştır. Kuzey Afrika bölgesinin içinde bulunduğu sıkıntılı ve siyasal problemleri İbn-i Haldun’un iki yıl gibi bir süre hapiste kalmasına neden olmuştur. Sonrasında Mısır bölgesinde tam altı defa Maliki kadılığı yapmış olduğu bilinmektedir. Siyasi yaşamdan elini çekmesinin ardından yedi ciltten oluşan ve bir Dünya tarihi olan “Kitâbu’l-İber” eserinin girişi olan “Mukaddime” eserini kaleme almıştır. Yaşamı boyunca ve sonrasında Avrupalı tarihçilerin ilgiyle takip ettiği bir isim olan İbn-i Haldun akılcı yaklaşımı ile büyük Müslüman bilim insanlarından biri olmuş ve tarihte önemli bir yer tutmuştur.
Fuzuli Kimdir? Neler Yapmıştır?
1483 ile 1556 yılları arasında yaşadığı bilinen Fuzuli değişik ve kendine has bir bakış açısı ile tarihte kıymetli yeri olan düşünürlerden biridir. Kendisini hiç olarak tanımlamış bu nedenle Fuzuli lakabını kullanmaya başlamıştır. Tarihi kaynaklarda yer alan tam adı ise Muhammed Bin Süleyman’dır. Fuzuli doğa ile arasında farklı bir bağ kuran ve adeta doğanın dilini, şifrelerini çözen bir düşünür olarak bilinmektedir. Öyle ki kendisi suyu, ağacı, hayvanları farklı şekillerde gördüğünü iddia etmiştir. Hayatta her şeyi tek bir gerçek ve tek bir özde birleştirme gayesi taşımakta ve buna göre yaşadığı bilinmektedir. Fuzuli hayatının merkezine aşk duygusunu koyan ve evrende ki her şeyi aşktan sebep değerlendiren ilim insanlarından biri olmuştur. Yaşadığı dönemde ve sonrasında Fuzuli’nin bakış açısı ve değerleri birçok esere konu olmuş, yetişen yeni alim nesillerine ilham olmuştur. Fuzuli’nin kaleme aldığı en ünlü eseri “Leyla ile Mecnun” olarak bilinmektedir. İslam düşünürleri arasında kendine has bir karakteri olan Fuzuli; gönül bağı, sevgi, saygı gibi değerleri esas almış ve hayatını yaşamı boyunca öğrenmeye, ilme, tasavvufa adamıştır.