Kuşadalı İbrahim Halveti bir diğer bilinen adı ise Kuşadalı İbrahim Efendi, Halveti Şabani tarikatının Kuşadaviyye kolunun kurucusu olarak karşımıza çıkmaktadır. 1774 (1188) senesinde Kuşadasına bağlı Çınarlı köyünde dünyaya gözlerini açmıştır. İlk olarak okuma yazmayı annesinden öğrendiği kaynaklarda belirtilmiştir. Ardından biraz daha büyüdüğü zamanlarda Anadolu’nun farklı yerlerine giderek eğitim ve öğrenimi tamamlamıştır. Daha sonrasında ise İstanbul’a gitmiş ve burada bulunan Feyziyye medresesine yerleşmiştir. Burada da o dönemin önemli âlimlerinden birinin öğrencisi olarak yetişmiş ve bütün öğrenim hayatını tamamlayınca da kendini bir yere kapatmıştır. Burada da ibadet etmekle meşgul olmuştur.
Kuşadalı İbrahim Halveti ve Hayatı
Kuşadalı İbrahim Halveti’nin hayatı konusuna baktığımızda ise büyük bir bölümünü hücresinde geçirdiğini ve burada da ibadet etmekle meşgul olduğunu görmekteyiz. Kafasına bazı ayetlerin anlamını o kadar çok takarmış ki çözümünü bulamadığı zaman adeta sıkıntıya düşermiş. Bu sırada ona bir arkadaşı bir isim vermiş bu ayetin anlamının ne olduğunu öğrenmesi için ona danışmasını söylemiştir. Bu Bey pazarlı Ali Efendi imiş ve ona bu ayetin anlamını sorduğunda kendini öyle bir anlatmış ki Kuşadalı İbrahim Efendi adeta ona hayran kalmıştır. Bir dönem Kuşadalının zincire vurulduğu da iddia edilmektedir. Kırklı yaşlarına geldiğinde ise zahir ilmi ile ilgilenmeye başlamış ve bu ilim konusunda çalışmalar yapmıştır. O dönemin önde gelen âlimlerinden biri olmasına karşın ne ilim dalları konusunda ne de tasavvuf konusunda hiçbir şekilde herhangi bir eseri bulunmamaktadır.
Kuşadalı İbrahim Halveti ve Vefatı
Kuşadalı İbrahim Halveti’nin vefatı bölümüne baktığımızda ise kaynaklarda 1846 (1262) senesinde hayata gözlerini yumduğu yazmaktadır. Yalnız bazı rivayetlere göre ise kolera hastalığından dolayı vefat ettiği belirtilmektedir. Tam olarak hangisi doğru bu konu da net bir bilgiye rastlanılmamaktadır. Buna ek olarak kaynaklarda yine onun ailesi ile ilgili herhangi bir bilgi bulunmadığı gibi evli olup olmadığı veya çocuğu olup olmadığı konusunda da herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Buna rağmen yaşadığı dönemlerde yazdığı bir mektubunda kayınpederi olarak birinden bahsetmiştir. Buradan yola çıkarak da evlenmiş olduğu ve bir kızı olduğu da yine kaynaklarda belirtilmiştir.