Asıl adı Muhammed bin Ataullah olan Hirevi, 767 senesinde Herat’ta doğmuş ve 829 senesinde yine aynı yerde, Herat’ta vefat etmiş olan alimlerden biridir. Hem Herat’ta doğması hem de hayatının büyük çoğunluğunu burada geçirmesi sebebiyle Hirevi adını almıştır. Uzun ismi Muhammed bin Ataullah bin Muhammed’dir. Künyesi Ebu Abdullah olan Hirevi’nin lakabı ise Şemsüddin idi.
Her ne kadar Herat’ta doğup oranın ismini alsa da esasında Rey ilinden olduğu bilinmektedir. Dönemin meşhur alimlerinden olan Fahreddin Razi’nin soyundan gelir. Rey ilinin gelenin ve elbette ki soyunun Hanefi mezhebinden olması sebebiyle Hanefi mezhebiyle yetişen Hirevi sonrasında Şafii mezhebine geçmiştir. Mezhep değiştirmesinin altında yatan sebebin il değiştirmesi olduğu düşünülmektedir.
Doğduğu ve yetiştiği iki şehirde de dönemin en ünlü alimlerinden çok çeşitli dersler almış olan Muhammed bin Ataullah bildiği bilmediği tüm alimlerin derslerine katılmış ve hemen hemen her evliyanın sohbetlerinde bulunmuştur. İlmine devam ettiği sıralarda ünlü komutan Timur Han ile tanışma fırsatını bulmuş, gençlik zamanlarında Semerkand’da bulunmuştur. Hayatının bir döneminde Osmanlı İmparatorluğu’na da uğrayan Hirevi, birkaç yılını imparatorlukta geçirmiştir. Sonrasında 1411 senesinde Kudüs’e gitmiştir. Kudüs’te bir müddet konaklayıp ardından Hac görevini tamamlamış ve tekrar Kudüs’e, evine dönmüştür. Kudüs’ten sonra yönünü Şam vilayetine çevirmiş, bu vilayette de birkaç sene konaklamıştır. Burada konakladığı dönemde alim olarak ünü tüm vilayete yayılmıştır. Burada ünü çok fazla yayılınca Şam-Kudüs valisi ile tanışma imkanı bulmuş ve vali, Hirevi’nin gerçek bir alim olduğuna kanaat getirmiştir. Bu olayın sonucunda ise vali, Hirevi’yi Salahiyye’deki müderrislik görevine atamıştır.
Hirevi’nin Son Yılları
Hirevi, müderrislik görevinden sonra Mısır’a gitti. Burada birkaç yıl kalarak hadis ezberlerine devam etti. Öyle ki bu dönemde 12 bin kadar hadis ezberlediği söylenir. Mısır’da kaldığı süre zarfında hem sultan hem de diğer devlet adamları ona saygıda kusur etmemenin yanı sıra ülkede kaldığı her gün için de çeşitli hediyeler ikram etmişlerdir. Mısır’daki ikametgahından sonra Kudüs’e döndü. Burada da çok iyi bir şekilde karşılandı ve hediyelere boğuldu.
Son olarak Şafii mezhebi kadılığına atanan Hirevi, Kudüs’te bir medrese yaptırmaya karar verdi fakat medrese tamamlanamadan vefat etti. Hirevi’nin son yılları bu şekilde geçmiştir.