Süleyman Rüşdî (Yemez-zade Süleyman Rüşdi Bey olarak da tanılır), H. 1184 (M.1770) yılında Aydın’da doğmuştur. Ailesi, bölgenin tanınmış ve varlıklı ailelerinden birisi olup babası karasüleymanoğlu olarak tanılan Yemez-zade İsmail Ağa’dır. Yemez-zade, baba tarafından soyunun uzandığı evliya Semiz-zâde’den gelmektedir.
Aldığı Eğitimler
Süleyman Rüşdi Efendi, küçük yaşta eğitim almaya başlamış, Karacasu’da bulunan bir İlmiyede Arap ve Fars lisanslarını tahsil etmiş, aslen İranlı olup Anadolu’da yetişmiş en büyük evliyalardan birisi olan Hz. Mevlânâ’nın Mesnevi isimli eserini ve Anadolu dervişi olarak tanılan, sade ve yalın dilleri ile Anadolu halkına eserler vermiş olan Yunus Emre’nin Divanı’nı okumuştur.
Kişiliği
Yaşadığı dönemde bölgede yaşayan fakir ve varlıklı aileler arasında bir anlaşmazlık yaşanmıştır. Hatta dönemin Osmanlı sultanı olan II. Mahmud, buradaki suların halk tarafından eşit payda edilmesi için Karacasu fermanı ilan etmiştir. Fazilet sahibi bir veli olan Süleyman Ruşdi, bu olaylardan çok etkilenmiş ve maddi olarak imkânı olmayan halkın Allah’ın en büyük nimetlerinden olan sudan yararlanabilmesi için hayratlar yaptırmıştır ve sadece muhtaç ve fakir halkın istifade edebileceği ve karnını doyurabileceği toplu ziyafetler vermiştir. Bazı kaynaklarda yönetime karşı baş kaldırarak silah kuşandığı ve bu dönemde Mir-zade lakabı ile anıldığı yazmaktadır. Ancak daha sonra 1801 yılında silahını bırakarak Aydın’ın Nazilli ilçesinde yaşamakta olan, Ussâkî şeyhi Muhammed Zuhdî’nin hizmetine girmiş, kısa sürede en değerli öğrencilerinden birisi olduktan sonra kendisinden icazet almış ve halifesi olmuştur.
Aydından Sürülmesi
İslam ilimlerinde kendisini üst makamlara yükselten ve daha sonra kendisine Koca Rüşdî lakabı verilen Ruşdi, halk tarafından çok sevilmiş ve ailesinden kalan tüm servetini fakirlerin karnını doyurabilecekleri aşevleri, ibadet edebilecekleri medrese ve sema odaları gibi hayır işlerinde harcamıştır. Tekkesinde eğitim alan öğrenciler için harçlık vermiş ve halkın faydalanabilmesi için su yolları yapımı gibi hayır işleri yapmıştır. Bu dönemde bazı insanların çıkarlarını tehlike altına alması endişesiyle deli olduğu iddiaları ortaya atılmış İzmir valisi aracılığı ile ve Kayseri’ye sürdürülmüştür.
Süleyman Rüşdi, başına gelen olayları II. Mahmud’a bir mektup ile bildirmiş ve cezalandırılmasını istemiş, kendisine iftira atan fitnecilerin cezalandırılmasını talep etmiştir. Daha sonra padişahın bizzat fermanıyla memleketi Karacasu’ya geri dönmüştür.
Eserleri:
Silsile-nâme-i Tarîk-i Uşşâkî: Uşakki tarikatının büyüklerini anlatan 69 beytlik eserdir.
Menâfi’u’n-Nâs: Esasında bir tıp kitabı olan esere şiir ve mektup gibi eklemeler yaparak nasihat olma amacıyla oluşturulan eserdir.
Rüşdî’nin Dîvân