İslamiyet, islam sözcüğünden türemektedir. İslam kelimesi teslim olmak, boyun eğmek anlamlarını taşımaktadır. Allah`ın emirlerine boyun eğme anlamına gelen bir din olarak bilinmesi nedeniyle islam adı verilmiştir. Allah tarafından peygamber aracılığıyla insanlığa gönderilen ve dünya hayatında, ahiret hayatında insanlığı mutlu bir hayata ulaştıracak olacak olan hayat ekli itikadi ve ameli bir kuraldır. İslam, aklı yerinde olan kişilerin kendi seçimleriyle doğru yoldan ve hayırlı şeylere teşvik eden bir nizamdır. İnsanlar kendi seçimleriyle islam oluşunu seçerek Allah`a kulluk ederek yani Müslüman olarak yaşarsa dünya hayatı boyunca Allah`ın temsilcisi olmuş olur. Dinlerden biri olan islamı detaylı bir şekilde anlatmak mümkün değildir. Çünkü en detaylı anlatımı kuran ve sünnetlerin tamamlanmasıyla gerçekleştirilebilmektedir. İslam genel olarak kuran ve sünnetlerden öğrenilebilmektedir. Allah insanlığı islam dinini her türlü kusursuz ve geniş sunmuştur. İslam dininde her şey açıklığa kavuşturulmuştur. Ayetlerde de bunlara yer verilmektedir. İslamiyetin Doğuşu;
Mensuplar
İslamiyet`in doğuşu Arabistan da meydana gelmiştir. İslamiyet`in öncesinde Arabistan da 2 farklı yaşam tarzı bulunmaktaydı. Birinci yaşam tarzı vahalara yerleşim yapmış olarak yaşayan hadariler, diğeri ise göçebe bir şekilde hayatlarını sürdürmekte olan bedevilerdir. Bedevi kişiler hadariler`e göre kısıtlı ve zor bir yaşam sürmekteydiler. Bedeviler kötü iklim koşulları bulunan kuzey ve orta Arabistan bölgesinde yaşamaktaydılar. Hadariler ise iklim koşullarının daha iyi olduğu ve yaşam imkanlarını daha iyi olduğu güney Arabistan bölgesin de yaşamaktaydılar. Toplum olarak ikiye ayrıldıkları gibi mensup olarak da ikiye ayrılmaktaydılar. İlk mensup arab-ı baide olarak adlandırılmıştır.
Bu mensuptaki kişiler İslamiyet öncesi yaşamışlardır ve nesilleri tükenmiştir. Diğer mensup ise arab-ı bakıye olarak adlandırılmıştır. Bu mensup İslamiyet’in doğuşundan sonra da soylarını devam ettirmiştir. Arab-ı bakiye mensubu kendi içinde iki kola ayrılmaktaydı. İlk kol arab-ı aribe olarak isimlendirilmiştir. Bu mensup kolunun soylarının Hz. Nuh`a kadar mesnettiği düşünülmektedir. Arim selin olayından sonra bu mensup kolunda bulunan kişiler ülkelerini terk etmişlerdir. Diğer mensup kolu ise arab-ı müstaribe olarak adlandırılmıştır. Bu mensup kolunda bulunan kişilerin soyu Hz. İsmail`e kadar dayandığı bilinmektedir. Arap yarımadasında yaşamakta olan iki kıtaya da komşu olan olan bu halk bölgenin halkı olmuşlardır. Bu mensup kolunun en genişi ise Peygamberimizin mensubu olan kureyş kabilesidir. Bu mensup koluna kabile çokluğu Mekke`nin çevresinden tekasüf etmektedirler.
İslamiyetin Doğuşu
Peygamberimiz HZ. Muhammed bu bölge de 571 senesin de dünyaya gelmiştir. 617 senesin de ise Peygamber olmuştur. Peygamberimiz İslamiyet`in yayılışı olayını yaptığı zamanlar da Mekke halkı karşı çıkmıştır. Bunun nedeni ise İslamiyet’in putperestlik anlayışına karşı çıkılma olmasıydı. Mekke putperestliğin merkezi olması nedeniyle Mekke halkı İslamiyet’e karşı çıkmıştır. Mekke de İslamiyet olursa Mekke’ye ziyaretler azalacak ve kazançlar düşecek korkusunu yaşamaktaydılar. İslamiyet’in yayılışı konusunda peygamberimizin kureyş kabilesin üyesi olması çok etli olmuştur. Bu kabile ise Mekke’nin en büyük kabilelerinden biridir. Bu durumlar üzerine Medine halkı İslamiyet’in yayılması için peygamber efendimizi Medine’ye çağırmışlardır. Medine halkının desteği ile İslamiyet yayılmıştır.
İslamiyet`in Kabulü
İslamiyet`in kabulü belirli bir zaman da gerçekleşmiştir. İslamiyet’i ilk benimseyen kişiler Karluklar olarak bilinmektedir. İslamiyet’in kabul edilme süreci uzun bir süreye serilmiştir. Bunun nedeni ise İslamiyet öncesin de birçok mensubun bulunmasıdır. Bu süreç de birçok savaşlar yapılmıştır. Yapılan savaşlar sonucun da Türklerin İslamiyet’i benimseyerek kabul görmüşlerdir. Kabul görmelerinin nedenlerinden biri ise İslamiyet’in gök tanrı inancına benzer olmasıdır. Tasavvuf anlayışı İslamiyet’in kabulünde çok önemlidir.