Birçok keramet sahibi olan bir alimdir. Bu veli zat Anadolu’ya gelen ilk evliyalardandır. Sabırlı oluşundan dolayı “Hululî” lakabı ile bilinir. Bu büyük alimin doğum yeri, doğum tarihi, ölüm tarihi ve gerçek ismi gibi bilgilere ulaşılamamıştır. İsfehan’da doğduğu tahmin edilmektedir. Tarsus’da vefat ettiği de tahminler arasındadır. Bu tahminler eserleri ve rivayetleri ile yapılmaktadır. Dini yaymak, ilim öğretmek amacı ile birçok yer gezmiş, ders almış ve dersler vermiştir. Ebü’l-Garîb İsfehânî Allah yolunda ilim ve irfan öğrenmek ve öğretmenin önemini savunmuştur. Ahlak konusunda da insanlara örnek olmuş ve onları ilim öğrenmeye teşvik etmiştir. Birçok yer gezen alim Anadolu’da yer alan Tarsus’a gitmeyi çok isterdi. Burada olmak için dualar ettiği rivayet edilir. En sonunda duasının kabul edildiği şeklindeki rivayet vefat yerinin Tarsus olduğuna işaret etmektedir.
Ebü’l-Garîb İsfehânî Hocalığı
Şiraz’da da bulunan alim Şeyh Ebû Abdullah-ı Hafif tarafından muhabbet ile karşılanırdı. Şiraz’da bulunduğu bir gün hastalandı. Ölümünün yakın olacağını hissetmesi üzerine dostları ve yakınları başına toplandı. Çevresindekilere eğer burada ölürse onu kafirlerin mezarlığına gömmelerini söyledi. Bu isteği üzerine şaşkınlık yaşayan yakınları bu isteğin sebebini sordular. Alim yıllarca Allah’a dua ederek Allah katında bir değeri varsa Tarsus’ta ölmek isteğini arz ederdi. Bu durumda kıymeti olmadığını düşünmüş ve kafirlerin yanında gömülmesi gerektiğini söylemiş. Bu olayın ardından iyileşmeye başlamış. Alim sağlığına kavuştuktan sonra Tarsus’a gitmiştir. Ebü’l-Garîb İsfehânî hocalığı ile burada birçok talebe yetiştirmiştir. İlmini burada yayarak gelecek nesillerin imanına ve irşadına hizmet etmiştir. Bir süre sonra ise duası kabul olmuş ve Tarsus’ta vefat etmiştir.
Ebü’l-Garîb İsfehânî’nin Sabrı
Alimin dostlarından biri Tarsus’a gidip Ebü’l-Garîb’i ziyaret etmiş. Alimin oldukça ilginç bir hastalığı varmış. Uyluk kısımları şiş haldeymiş. Vücudu yaralar içindeymiş ve bu yaralardan kan ve irin akıyormuş. Bu halini görenler çok acıyor ve üzülüyormuş. Alim ise bu halden şikâyet etmeksizin ibadetlerine devam ediyormuş. Çevresindekiler ona halinin nasıl olduğunu sorduğunda ise gördükleri gibi olduğunu söylüyormuş. Ardından hali için şikayetçi olmadığını ve Allah’tan gelen her şeyin kabulü olduğunu söylüyormuş. Ebü’l-Garîb İsfehânî‘nin sabrı görenleri şaşırtıyormuş. İbadetlerinde geri kalmamak ve hep daha fazlasına ulaşmak için çabalıyormuş.