761 yılında Kûfe’de dünyaya gelen Ferrâ, Benî Minkar tarafından azat edilmiş bir aileye mensuptur. Ailesi bazı kaynaklarda Deylemî nisbeleri ile de anılır. Çocukluğunun yanında ilk tahsil hayatı da Kûfe’de geçmiştir. Yaşadığı dönemin ünlü imamlarından Muhammed b. Hasan eş-Şeybânî ile teyze çocukları oldukları bilinmektedir. Ferrâ kelime anlamı itibariyle kürk işi ile uğraşan anlamına gelir fakat söz konusu şahsın bu meslekle uğraştığına dair herhangi bir bilgi yoktur. Bu lakabın kendisine söz ustalığı sebebiyle verildiği düşünülmektedir. Fery kelimesi anlam itibariyle insanı hayrete düşüren faaliyetlerde bulunan anlamına gelmektedir. Hayatındaki başarılı çalışmalardan dolayı kendisine ikinci görüşten dolayı bu lakabın verilmiş olması daha yüksek bir ihtimaldir.
Ferrâ’nın İlmî Yönü
Ferrâ’nın ders arkadaşlarından rivayet edilene göre söz konusu şahıs dersleri sadece dinlemekle yetinir, kesinlikle not almazdı. Ders arkadaşlarında Hennâd, onun dersleri anlamaktan ziyade ezberlediği yönünde kanaat taşımıştır. Bu görüşlerden Ferrâ’nın ilmî yönü çok kuvvetlidir sonucuna ulaşabiliriz. Ferrâ’nın tahsil alanına özellikle tefsir ilmi ile alakalıdır. Dönemin meşhur tefsir âlimlerinden Yûnus b. Habîb’den dersler almıştır. Tefsir konusunda düzenlenen çeşitli münazaralara katılan Ferrâ, bu konudaki görüşleri takdirle karşılanan bir âlimdir. 803 yılına kadar olan dönemde çevresine ilmî alanda kendini kabul ettiren Ferrâ Halife’nin kendisi ile görüşmeyi arzu edeceği kadar üne kavuşmuştur. Kuran alanında yaşadığı dönemin en itibarlı âlimi sayılır.
Ferrâ’nın Eserleri
Ferrâ’nın eserleri Halife’nin özellikle talep ettiği konular ile ilgilidir. Halifenin İslam dinine katkısının olacağına inandığı konularda Ferrâ’dan hususi olarak çalışmalar yapmasını talep ettiği bilinmektedir. Bu kapsamda çeşitli eserler yazan Ferrâ İslam dinine yönelik tebliğ görevlerine de destek sağlamıştır. Medrese eğitimi kapsamında birçok talebe de yetiştiren Ferrâ, halife tarafından takdirle karşılanan ve hürmet edilen bir şahsiyet idi. Bağdat’ta bu faaliyetlere devam eden Ferrâ, Kûfe ile de temasını kesinlikle kesmemiştir. Her yıl belli bir dönem Kûfe’ye giderek burada kırk gün kadar kalır ve Bağdat’ta elde ettiği geliri burada dağıtırdı. 822 yılında hac görevi için Mekke’ye giden Ferrâ, bu vazifeyi ifa etiikten yaklaşık 1 yıl sonra Hakk’a yürümüştür.
Ferrâ’nın Dinî Yönü
Ferrâ’nın dinî yönü yaşadığı dönemde her zaman takdirle karşılanmış, kendisi de her daim dindarlığı ile gurur duyuştur. Para kazanmak için büyük gayret eden söz konusu şahıs elde ettiği kazancı hayır işlerinde harcardı. Son derece sade bir hayat yaşamayı kendine düstur edinmiştir. Talebelerine verdiği eğitimde disiplini birinci kural olarak benimseyen mübarek şahıs talebelerini kapısının önünde karşılar ve onları toprak zemin üzerine oturturdu. Hoşuna gitmeyen insanların dahi ayıplarından kesinlikle bahsetmeyen mübarek şahıs bir şekilde onların da iyi yönlerini bulur ve iyilik ve güzelliklerinden bahsederdi. Ferrâ yaşadığı dönemde nahiv ilminin açıklığa kavuşmayan konularında çok ciddi çalışmalar ortaya koymuştur.