Musul’da yetişmiş İslam âlimlerinden ve evliya zatlardan olan Feth-i Musûlî, doğum tarihi net olarak bilinmesi de 835 yılında vefat etmiştir. Dönemin meşhur âlimlerinden Bişr-i Hafî’nin de yakın arkadaşıdır. Bişr-i Hafî’yi ile yakın ilişki kuran söz konusu zat O’nun nefisle mücadele edişini, haramlardan kaçma özelliğini örnek almıştır. O’nun Allah korkusuna hayra kalan Feth-i Musûlî bu durum karşısında dinde derinleşir ve hüzünlenirdi. Halktan devamlı uzak duran Bişr-i Hafi, Allah korkusundan sürekli inziva hayatı yaşardı. Gittiği tüm mekânlara seccadesi de yanında giderdi. Feth-i Musûlî de Bişr-i Hafi’yi örnek alarak yetişmiş ve Onun gibi hareket etmiştir. Kendisine Feth-i Musûlî’nin ilmini sorgulayanlara, Dünya meşgalesi ile ilgilenmemesi Onun ilmi için yeterlidir cevabını vermiştir.
Feth-i Musûlî’nin İlmi
İlim adamı hakkında çeşitli olaylar anlatılır. Bir gün ilim adamı bir köşede içli içli ağlarken görüldü. Neden ağladığı kendisine sorulduğunda günahlarıma ağlıyorum, ağlarken gösteriş zannedilmesin diye de sessiz sessiz ağladığı cevabını vermiştir. Kendisinin talebelerine şu sözü çok meşhurdur. Çok evliya ile sohbet etme imkânım oldu. Hepsinin de ortak tavsiyesi halktan uzak durmam ve az yemek yemem yönünde idi. Feth-i Musûlî’nin ilmi yaradana yakın olma odaklıdır.
İlim adamı günlerden bir gün Bişr-i Hafi’nin evine gider. Bişr-i Hafi de talebelerinden birisini çağırarak misafirine ikram etmek maksadıyla bir şeyler alması ricasında bulundu. Bişr-i Hafi’nin daha önce gelen misafir karşısında bir şeyler aldırdığına şahit olan olmamıştı. Talebenin yiyecekleri getirmesinden sonra beraberce gelen yiyecekleri yediler ve artan yemekleri de Feth-i Musûlî yanına almıştır. Bu duruma şaşıran talebelerine karşı Bişr-i Hafi bir insanın tevekkülü sağlam ise yiyecek saklamanın ona zarar vermeyeceğini söylemiştir.
Feth-i Musûlî’nin Dini Hassasiyeti
Mübarek zat Feth-i Musûlî’nin dini hassasiyeti çok derin idi. Takvalı yaşantısından dolayı birçok kerametine şahit olan talebeleri vardır. Kendisine sıdk nedir diye soran talebesine karşı içerisinde demir bulunan ateş ocağının içerisinden kızgın demiri çıkarıp eline alarak işte sıdk budur cevabını verdiği rivayet edilir. Feth-i Musûlî gördüğü bir rüyayı talebelerine şöyle anlatır: Rüyamda Hz. Ali’yi gördüm. Kendisine bana nasihatte bulunmasını rica ettim. Kendisi bana tevazudan daha güzel ne olabilir cevabını verdi.
Ebû Abdullah bin Cellâ’nın rivayet ettiği şu hadise de son derece güzel bir örnektir. Sırrî-yi Sekatî’nda kaldığım bir zamandı. Kendisi saat gece yarısını geçtikten sonra giyinip dışarı çıkmaya yeltendi. Kendisine bu saatte neden dışarı çıktığını sordum. Bunun üzerine Feth-i Musûlî’yi ziyarete gittiğini söyledi. Dışarı çıkar çıkmaz kendisini dönemin inzibatları yakalayıp hapse attılar. O gece dışarıda olup yakalanan herkesin kırbaçlanması emri verildi. Sırrî-yi Sekatî’yi kırbaçlamaya kalkan askerin eli havada asılı kalıp tutulmuştur. Bunun üzerine kendisi serbest bırakılmıştır.