Çerkes asıllı ünlü bir hattattır. Kafkasya dolaylarından göçmüş ailesi ile kölelik yaparken Ahmed Şemseddin Karahisari tarafından satın alınıp azad edildiği bilinmektedir. Ahmed Şemseddin daha sonra kendisini oğlu olarak görmüş ve ilim konusunda kendisini eğitmiştir. Bu nedenle de “Karahisari kulu” lakabıyla bilinir. Karahisari’ye gönülden bağlı olması sebebiyle hattat imzalarında önce “Karahisari’nin kölesi ve oğlu” ifadelerini kullanmıştır. Efendisinin vefatından sonra ise imzalarını Hasan bin Abdullah şeklinde atmıştır.
Kaynaklara göre Süleymaniye Camisinin kubbe ve mihrap bölümündeki yazılar Karahisari’ye, caminin kalan diğer yerlerindeki yazılar ve nakışlar ise Hattat Hasan Çelebi zâtına aittir. Karahisari, Hasan Çelebi’yi kendi yetiştirdiği için bu iki hattatın da yazılarını birbirinden ayırmak mümkün olmamaktadır. Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinde aktardığına göre Hasan Çelebi, Selimiye Camisindeki yazıların yazılması sırasında gözündeki kireç tozunu çıkarmak için yanlışlıkla kireçli suyu kullanınca kör olmuştur. Bu nedenle de Sultan 2. Selim kendisine maaş bağlamıştır.
Hasan Çelebi’nin Son Yılları
Hasan Çelebi’nin son yılları ustası olan Karahisari’den uzaklaşıp Şeyh Hamdullah’a dönüş ile başlamıştır. Bu dönemde nesih hattını kullanmıştır. Öyle ki bazı sanatçılar ve alimlerce Çelebi’nin nesih hattının Karahisari’nin nesih hattından daha iyi olduğu bile söylenmektedir. 1002/1594 senesinden sonra öldüğü varsayılan fakat ölüm tarihi tam olarak bilinmeyen ünlü hattat, ustası ve babası olan Karahisari’nin yanına defnedilmiştir.