İbn-i Arabşah, Dımaşk üzerinde 1389 yılı itibariyle dünyaya gelmiş olan bir isimdir. Ölümü ile ilgili bilinen bilgiye göre ise onun 1451 yılında Kâhire üzerinde vefât ettiğini söyleyebiliriz. İbn-i Arabşah hem bir Arap din âlimi hem de bir tarih bilginiydi. Bir dönem de Edirne üzerinde yaşam sürmüştür. Ayrıca onun Farsça kaleme aldığı eserleri Türkçe diline de tercüme edilmiştir.
Ayrıca İbn-i Arabşah’ın 791 yılının 25 Zilkade günü Dımaşk üzerinde dünyaya geldiğini de söyleyebiliriz. Çünkü bu tarih, yukarıda verdiğimiz 1389 yılının 15 Kasım gününe denk düşer. Daha çocuk dönemlerinde ayrılmış olduğu ülkesine ise seneler sonra bir el gibi döndüğünden dolayı “Acemî” nisbesiyle anılmaktadır. Hakkında kullanılan bir diğer nisbe ise Çelebi Mehmed döneminde Edirne üzerinde Osmanlı’ya hizmet ettiği için “Rûmî” şeklindedir.
Devrin Önemli İlim Noktası Semerkand’a Gidişi
İbn-i Ammâr’ın, devrin önemli ilim noktası Semerkand’a gidişi ile ilgili öncelikle Timur’dan ve döneminden bahsetmek gerekiyor. Timur, Yakındoğu üzerine seferinde zaptetmeyi başardığı şehirlerin sanatkâr ve âlimlerini, bir devlet merkezi konumundaki Semerkant üzerinde topluyordu. Bu nedenle İbn Arabşah ile ailesini de buraya gönderdi. Onların bu bölgeye gidişi ise 802/1400 yılında oldu. Timur’un sürdürdüğü bu politika sayesinde devrin önemli bir ilim merkezi olan Semerkand’ daha 12 yaşında gidebilmiş oldu. Burada Farsça ve Türkçe dillerini öğrendi. Bunun yanı sıra dönemin en ünlü ulemâsı etrafında yetişme olanağı yakalamış oldu.
İbn-i Arabşah’ın İlim Hayatı ve Aldığı Dersler
İbn-i Arabşah’ın ilim hayatı ve aldığı dersler, farklı ilmî alanlarda olmuştur. Bu anlamda Cürcânî’den tecvid dersi, onun öğrencisi Mevlânâ Hacı’dan nahiv ve sarf dersi almıştır. Ayrıca İbnü’l-Cezerî’nin kendisinden hem kırâat hem de hadîs alanında dersler görmüştür. Sonrasında ise Türkistan’daki önemli noktalarda bulunan medreselerde tahsil görmek isteğiyle yolculuğa çıkmıştır; Moğolistan ile Çin sınırına dek gitmiştir. Bu seyahati boyunca Hoca Abdülevvel, Hoca İsâmüddin, Ahmed Kasîr, el-Buhârî, Ahmed Tirmizî, el-Edhemî, Seyrâmî, Şeyh Burhâneddin Endicânî, Mevlânâ Hacı ve Vâiz Hüsâmeddin gibi tanınan isimlerle beraber olma şansı bulmuştur. Bu sayede onlardan dil ve ilim öğrenme şansını da elde etmiştir. Sonrasında ise Hârizm üzerine dönmüştür. Burada ise Vâiz Ahmed, Şemsüleimme ve Mevlânâ Nûrullah’ın öğrencisi olmuştur. Bu sayede Farsça ile Türkçe dili yanında bir de Moğolca dilini öğrenmiştir.
İbn-i Arabşah’ın ilim hayatı ve aldığı dersler, bir başka ilim merkezinde devam etmiştir. Bu sürecin akabinde dönemin önemli başka bir kültür merkezi durumundaki Altın Orda Hanlığı’nın merkezi olan Saray’a gitmiştir. Buna ek bir de Astarhan şehri üzerine gitmiştir. Saray’da olduğu esnada Bezzâzî’den fıkıh ilmi alanında dersler görmüştür. Burada toplamda 4 sene kadar kalmasının ardından Kırım üzerine gitmiştir. Oradayken de ulemadan olan Mevlânâ Şerefeddin, Ahmed Buyruk, el-Bulgarî ve hem şair hem edip olan Abdülmecid Kırîmî gibi önemli bazı isimlerle görüşmüştür.
İbn-i Arabşah’ın Edirne’deki İlmi Hayatı
İbn-i Arabşah’ın Edirne’deki ilmi hayatı 815 senesi itibariyle başlar. 815 senesinde Karadeniz yolu üzerinden Edirne’ye gelmiştir. Bu tarih, tam olarak 1412 senesine denk düşer. Bir zaman sonra ise Çelebi Sultan Mehmed’in hem şehzadelerinin hocası hem de sır kâtibi olmuştur. Bu esnada ayrıca Dîvân-ı Hümâyun içerisinde vazifelendirilmiş ve Çelebi Mehmed’in verdiği emir ile Farsça ile Arapça dilinden çeviriler yapmıştır.
Edirne üzerinde olduğu esnada Molla Fenârî, eş-Şîrâzî gibi bazı âlim kişilerle tanışma fırsatı da bulmuştur. Bu isimlerden dersler de almıştır. Ancak Çelebi Sultan Mehmed’in vefât etmesi üzerine İbn-i Arabşah da Edirne şehrinden ayrılmıştır. Halep yolundan Dımaşk üzerine gitmiştir.
İbn-i Arabşah’ın İki Oğlu
İbn-i Arabşah’ın iki oğlu bulunuyordu. İki oğlan evlat sahibi olan İbn-i Arabşah’ın bu çocuklarından bir tanesi mensur tarzda eser bırakmıştır ve adı ise Tâceddin Abdülvehhâb’tır. Oğullarından diğerinin adı ise Hasan’dı. Hasan ise farklı konuda bir eseri ile tanınıyordu. Hasan, Şam üzerindeki valilik görevi esnasında Nablus hâkimi İbrâhim’in yapmış olduğu haksızlıkları konu edinen bir eser yazmıştır. Eserinin adı ise “Îzâhu’z-zulm” şeklindedir ve zülmün izahını yapma üzerine kaleme alınmıştır.
İbn-i Arabşah’ın Vefâtı
İbn-i Arabşah’ın vefâtı ile ilgili bilgilere dayanarak ölümünün öncesinden biraz bahsetmek istiyoruz. Döneminin ulemâsını ve yine dönemin şâir kimselerini hicvedince bir iftiraya maruz kalmıştır. Hiciv türünde eleştirilerinden dolayı iftiraya uğramış olan İbn-i Arabşah, bunun üzerine sultanın verdiği emir ile hapse atılır. Ancak İbn-i Arabşah, anlatılana göre bu iftirayı kendi içinde hiç hazmedememiştir. Hapishanede beş gün kalıp dışarı çıkarılmıştır. Ama bu iftirayı hazmedemediği için mi bilinmez, çıktıktan tam 12 gün sonrasında vefât etmiştir. Onun vefâtı ise 854 yılının 15 Receb günündedir. Yani bu tarih, tam olarak 1450 yılının 24 Ağustos tarihine denk gelir.
İbn-i Arabşah’ın Eserleri
İbn-i Arabşah’ın eserleri, din, dil, edebiyat ve tarih gibi farklı konularla ilgili kaleme alınmış eserlerdir. Ayrıca tercümeler de yapmış bir isimdir. Arapça, Türkçe ve Farsça olmak üzere üç ayrı dilde yazılar kaleme alıyor olması nedeniyle de şu isim ile şöhrete kavuşmuştur: “Melikü’l-kelâm fi’l-lugâti’s-selâs”. Özellikle de tarihçilik alanında bu isimle şöhret kazanmıştır. Ayrıca tarih literatür içerisine Timurlu tarihçisi şeklinde geçmiştir. Onun kaleme aldığı başlıca eserleri ise şu şekilde sıralanabilir:
- Ukûn-ün-Nasîha,
- Maraznâme,
- Mir’ât-ül-Âdâb: Beyân ile me’âni ilminin temel esaslarını konu edinen tam 200 beytlik bir manzum eserdir.
- Câmi’ ul-Hikâyât Çevirisi,
- Ta’bîr-ül-Kâdirî Çevirisi,
- Ebü’l-Leys Tefsîri Çevirisi,
- Hitâb-ül-İhâb-in-Nakîb,
- El-lkd-ül-Ferîd fî İlm-it-Tevhîd,
- Acâib-ül-Mahdûr fî Nevâib-üt-Teymûr: Bu eser, Timur Han’ın yaşamış oldupu devirdeki tarihe ilişkindir.
- Gürret-üs-Siyer fî Düvel-it-Türkî vet-Tatar,
- Fakîhat-ül-Hulefâ: Ahlâka ilişkin yazılmış olan bir eserdir.