Hadis ve tefsir alimi olarak karşımıza çıkan İbn-i Bülkînî, şafi mezhebine mensup bir alim olarak tanınmıştır. Bilinen tam adı ise şu şekilde geçer: Abdürrahmân b. Rislân b. Nâsir İbni Sâlih el-Kâhirî. Onun için kullanılan lakap da “Celâleddîn” idi. Ama o, daha çok “İbn-i Bülkînî” adı ile bilinmiş ve tanınmıştır. 763 yılında Kâhire üzerinde dünyaya gelmiştir. 824 yılında yine Kâhire üzerinde de vefât etmiştir.
Onun babası, yine âlim olan bir kimseydi. Bu nedenle İbn-i Bülkînî, ilim tahsili için babasından dersler alıp başlangıç yapmıştır. Bunun akabinde ise ilim alanında bazı önemli metinleri ezberlemiştir. Nahiv ile sarf ilmi üzerine “Muhtasar-ı İbn-i Hacîb”i, sonra İbn-i Mâlik’e ait olan Elfiye’yi ve başka bazı önemli metinleri ezberler. Daha sonrasında babasından fıkıh gibi farklı ilimlerde dersler almaya devam eder.
İbn-i Bülkînî’nin Ders Aldığı Hocalar
İbn-i Bülkînî’nin ders aldığı hocalar arasında öncelikle babası yer alıyor. Babasından öncelikle fıkıh ilmine dair dersler almaya başlamıştır. Sonrasında babasından hadîs ilminde de dersler almıştır. Küçük yaşlardan itibaren ilim konularına yönelmiştir. Ders almış olduğu hocalar arasında en başta da babası olan Hâfız Behâ Abdullah b. Muhammed b. Halîl yer alır. Daha sonrasında Zeynüddîn Ebü’l-Hasan Ali b. Muhammed gibi pek çok âlim kimse sayılabilir.
İbn-i Bülkînî’nin ders aldığı diğer hocalar arasında yer alan bazı zâtlar da şunlardır: İbn-i Emile, el-Baglî, Salâhaddîd b. Ebî Amr, es-Sûkî, el-Hebl, Şihâbüddîn b. Necm, Nakîbî, el-Harrânî, İbn-ül-Muhîb, Hâfız İmâd b. Kesîr, Tâcüddîn Sübkî, Zeyn-ül-Irâkî… Pek çok hocadan ders aldığı gibi bazılarından da icâzet almış ve dersler vermeye başlamıştır.
İbn-i Bülkînî’nin İcâzet (Diploma) Aldığı Hocalar
İbn-i Bülkînî’nin icâzet (diploma) aldığı hocalar, genelde alanında meşhur olmuş hocalardı. İbn-i Bülkînî, kendi babasının kadılık görevine tayin edilmesi nedeniyle onunla beraber henüz küçük yaşlardayken Dımeşk bölgesine gitti. Oldukça keskin bir zekası ve üstün düzeyde bir kavrama yeteneği vardı. Hâfızası güçlü olduğu için dersleri de çok kısa sürede kavrardı. Dımeşk üzerinde döneminin ünlü âlim isimlerinden ilim tahsil edip icâzet almıştır.
Ayrıca annesinin tarafından olan dedesi Behâeddîn b. Ukay’dan da diploma (icâzet) almıştır. Daha sonraki süreçte ise Halep’e gitmiştir. Ayrıca defalarca kez de kadılık görevinde bulunmuştur. Babası İbn-i Bülkînî’ye, hem fetvâ vermesi hem de ders vermesi için icâzet ve izin vermiş isimlerdendir.
İbn-i Bülkînî’nin İlim Öğrenme Arzusu
İbn-i Bülkînî’nin ilim öğrenme arzusu, ilim öğrenmeye gösterdiği büyük gayretinden anlaşılıyordu. İlme duyduğu bu sevgisine ve gösterdiği çabasına karşın, hicrî olarak 778 yılında hac için gittiği zaman, ilim konusunda ilerlemek niyetiyle önce zemzem içmiş, sonra duâ etmiştir. Sonra hacdan döndüğünde ilim alanında iyice derinleşmiş ve maharet kazanmıştır.
İbn-i Bülkînî dersler vermiştir. Babasının ölümünün ardından Berkukiyye Medresesi içerisinde ve ayrıca İbn-i Tûlûn Câmii bünyesinde tefsir alanında dersler vermeye başlamıştır. Kendi medresesinde her cum’a günü, kendi babasının da âdet ettiği gibi sohbet meclisi kurardı. İbn-i Bülkînî tefsir alanında dersler verirken, bu tefsir ilminin tüm incelik ve detaylarından bahseder; dinleyen kimseler ise hayret içerisinde kalırdı.
İbn-i Bülkînî’nin Vefâtı Hakkında
İbn-i Bülkînî’nin vefâtı hakkında öncelikle bir hastalık sürecine girdiğinden bahsetmek gerekiyor. İbn-i Bülkînî, hayatının son demlerinde Dımeşk üzerinde olduğu esnada, o bölgeler Tatarlar’ın yaptığı istilâya uğradı. Sonunda da Dımeşk tarafına kadar yakınlaştılar. Bu nedenle İbn-i Bülkînî de Kâhire üzerine gitmek için Dımeşk’ten ayrıldı.
İbn-i Bülkînî, bu yolculuk esnasında hastalandı. Bu yüzden de Kâhire’ye bir sedye üzerinde ve bitkin bir şekilde girdi. Ardından bir gün geçmesinden sonra da vefât etti. Onun cenâze namazı ise Hâkim Câmii’nde ve kalabalık bir cemaat ile kılındı. İbn-i Bülkînî’nin tabutu ise bu yoğun kalabalık nedeniyle parmak uçlarında taşınmış oldu.
İbn-i Bülkînî ve Eserleri
İbn-i Bülkînî’nin eserleri konusuna baktığımızda ise kaynaklarda birden fazla eseri olduğunu görmekteyiz. Bunlardan bazıları, zamanında daha çok dikkat çekmiş ve diğer eserlere göre daha çok akıllarda yer etmiştir. Kaleme aldığı eserler arasında direkt tefsir ilmini anlatan “Tefsîr” isimli bir eser de yer alır. Ayrıca vaaz meclislerini konu edinen “Mecâlis-ül-va’z” isimli bir eseri de vardır. Ayrıca bunlarla beraber “Nehr-ül-hayât” eseri ve “Hâvâşin aler-ravda” eserleri, Şafiî mezhebine dair fıkıh ilmi bilgilerini içerir.