Ahmed Bin İdris, Fas dolaylarındaki Atlantik sahili üzerinde olan Araiş’teki Meysur üzerinde doğmuş olan bir zâttır. Çeşitli kaynaklarda doğum tarihi ise iki farklı şekilde yer alır; 1749 ile 1760 şeklinde iki farklı yıla rastlanabilir. Abdullah El Mehd’in soyundan geldiği bilinen Ahmed Bin İdris, aynı zamanda Şerifi İdrisi hanedanının da bir kurucusu olarak bilinir. Daha yirmi yaşındayken, Fas merkeze gitmiş ve Karaviyyin Camii’nde dini ilim irfan öğrenmeye başlamıştır. Dönemin önemli din adamlarından dersler almış ve din bilgisini geliştirmiştir. Ayrıca İbn Hacer El-Askalani’nin eserlerini de özellikle incelemiştir. Karaviyyin Camii hocalarından olan Abdülvehhab et-Tazi aracılığıyla, Hıdıriyye tarikatına yönelmiş ve irfan öğrenmiştir. Aynı zamanda Ebü’l-Kasım El-Vezir aracılığı neticesinde Şazeliyye’ye bağlı olan Nasıriyye kolunda yer almıştır. Ayrıca hocalarından; Şinkiti ve Hz. Ali’ye atfedilen Ḥizbü’s Seyfi münacatını öğrenmiştir.
Ahmed Bin İdris, ilmî anlamda hem tefsir hem de hadis ilmine önem veriyordu. Şer ilimler ve tasavvuf alanında hocalardan ders alması da, karakterini bu yönde etkilemiştir. Bir süre sonra ise, kendisi de ilim ve irfanını başka öğrencilere öğretmeye başlamıştır. Öğrencilerine daima, kitap ve emir edilen sünnetleri kaynak olarak kullanmalarını tavsiye etmiştir. Fakat bir süre sonra; 1797 yılında Fas uleması ve Karaviyyin Camii mensupları arasında geçen tartışmalara karıştığı için, Fas’ı terk etmiştir. Fas’ı terk ettikten sonra ise bir daha dönmediği belirtilir. Cezayir ve Tunus ile Trablusgarp bölgelerinden Bingazi topraklarına yolculuk yapmıştır.
Ahmed Bin İdris Hayatı
Ahmed Bin İdris, Bingazi’ye gittikten sonra orada; Cebeliahdar ve Berka’da dersler vermeye başlamıştır. Fransızlar tarafından Mısır işgal edilmeden yaklaşık birkaç yıl öncede, Bingazi bölgesinden ayrılmıştır. Deniz yolu ile İskenderiye’ye gittiği ifade edilir. Daha sonra ise, Kahire’ye geçmiş ve Ezher bölgesinde halka açık şekilde din dersleri vermiştir. Derslerinden etkilenen bazı öğrencileriyle de, bir süre sonra 1799 yılında Mekke’ye gitmiştir. Mekke’de ise yaklaşık otuz yıl kaldığı ve burada yaşadığı kayıtlarda yer alır. 1827 yılında ise mecburen Yemen’e ziyaret yapmak zorunda kalmıştır. Fakat bu ana kadar Mekke’de yaşamıştır. Aynı zamanda birkaç defa da Mısır bölgesine seyahatler yaptığı belirtilir. Başlarda Mekke uleması tarafından iyi karşılanmış ve destek görmüştür. Fakat Vehhabiler tarafından bir süre sonra Mekke’den atılmıştır. Mekke’den çıkarıldığı zaman orayı yalnız terk etmiş ve daha sonra müridleri arasında yer alan Mirgani’yle beraber Kızıldeniz geçtiği ifade edilir. İkisi birlikte, Uksur kenti yakınlarında yer alan Zeyniyye köyüne yerleşmişlerdir. Dini alanda bir merkezi yer olarak görülen bu köyün, küçük bir çölün ucunda yer aldığı belirtilir. İlerleyen dönemlerde ise Yemen ulemasının ilgisini çekmiş ve onlar ile arasında görüşmeler başlamıştır.
Yaşamının büyük alanını din alanında çalışmalara ayıran Ahmed Bin İdris, 21 Ekim 1837 tarihinde Sabya’da vefat etmiştir. Soyundan gelenlerin ise, Güney Arabistan’da 1933 yılına kadar Suudi Devleti’ne katılan bir mahalli bir devlet kurdukları da kaynaklarda yer almaktadır. Bin İdris’in görüşlerinin iki farklı temaya dayandığı ifade edilir. ‘’ Fıkıhta taklidin ve mezheplerin reddi, Kuran’a, sünnete ve ashabın icmaına dönüş. Diğeri tasavvufta ise; Allah’a giden yol olarak Hz. Peygamber’in ruhaniyetine sığınmak yer alır. Din görüşlerinde, taklidi reddetmesi ile Vehhabiler ve Şevkani’lere yakın bir görüşe sahip olduğu ifade edilir. Fakat Kuran ve hadisleri, tasavvufi açıdan, kendine özgün şekilde tefsir ettiği de belirtilir. Herhangi bir mezhebi taklit etmemesi nedeniyle de, Mekke ulemasının tepsiyle karşılaştığı da belirtilmektedir.