Ahmed Şemseddin et-Tavili, din alimi ve aynı zamanda mutasavvıftır. 1849 yılında Irak’ta dünyaya gelmiştir. O dönemlerde, Osmanlı Devleti sınırlarında yer alan Tavila köyünde doğmuştur. 1890 yılında ise, Irak Tavila’da vefat etmiştir. İrfan sahibi büyük bir alim olsa da, abisi olan Ömer Ziyâeddîn’e hürmetinden dolayı öne çıkmadığı ifade edilir. Bu nedenle de yetiştirdiği talebe sayısının, daha az olduğu belirtilir. Dünyaya önem vermemesi ile bilinen Ahmed Şemseddin et-tavili, birçok alanda eğitimler almıştır. Yaşamının büyük bölümünü ise Zalm suyunun yakınında yer alan, Ahmed ovası köyünde geçirmiştir. Babasından aldığı, İslamiyet inancının emir ve yasaklarını, o da devam ettirerek anlatmıştır.
Şemseddin et-Tavili’nin, akşamlarını teheccüd namazı kılarak ve gündüzlerini de oruç tutarak geçirdiği belirtilir. İlim ehlinde yüksek mertebelere hasıl olan Şemseddin, bir dönem İstanbul’a gelmiş ve burada, Sultan Abdülmecid Hanı ziyaret etmiştir. Padişahın, iltifatına da mazhar olduğu ifade edilir. Aynı zamanda, Peygamber efendimizin mübarek saçlarından birkaç tel hediye ettiği, öne sürülür. İstanbul ziyareti sonrasında ise, Ahmed Şemseddin et-Tavili, Hicaz’a giderek hac ibadetini yerine getirmiştir. Burada önemli kabir makamlarını ziyaret etmiştir. Hac ziyareti sonrası ise aynı şekilde, İslamiyet inancını anlatmaya devam etmiştir.
Ahmed Şemseddin Et-Tavili Kerametleri
Büyük din alimlerinden biri olan, Ahmed Şemseddin Et-Tavili, hayatında çeşitli kerametleri de görmüştür. Öğrencilerinden olan Hacı Mehmed Emin Efendi, onun kerametlerinden olan gemi yolculuğuna dair bilgisini çeşitli kaynaklarda anlatmıştır. Anlatılan hikaye ise kısaca; deniz yolu ile hacca gittikleri sırada, şiddetli bir fırtınaya tutulan geminin; Şemseddin Et-Tavili’nin bu gemiye hiçbir şey olmayacak şeklinde ifadesi ile biranda havanın sakinleşmesinden ve fırtınadan kurtuldukları şeklinde ifade edilir.
Ölümü üzerine günümüzde halen anlatılan ve çeşitli kaynaklarda yer alan başka bir kerameti ise; 1890 yılında Ahmed Şemseddin veba salgınına yakalanmıştır. Hasta olduğu esnada ise, büyük abisi Ömer efendi yanına gelir ve Şemseddin ondan kar ister. Fakat yaz mevsiminde oldukları için, ancak yüksek dağların tepelerinde kar vardır. Bunun üzerine, kardeşi için dağların doruklarına birini göndermiştir. Ama dağa çıkan adam daha dönmeden, Şemseddin efendi ölür. Abisi Ömer efendi ise, gelen karı kardeşinin avucunun içine koyar. Fakat o esnada, ifade edilene göre; Şeyh Ahmed elini sıkar ve böylece kar erimiştir. Aynı yerde bulunan, Molla Şeyhi Abdulkadir ise, abisine; Ahmed Şemseddin efendinin kalbi ile Allahü telalayı andığını ve henüz ölmediğini ifade eder. Ömer efendi ise, onun ölümün böyle olduğunu ifade etmiştir. Cenaze namazı kılınır ve babasının kabrinin yakınlarında bir yere defnedilir.