İslam âlimlerinden biri olarak karşımıza çıkan Beycuri İbrahim Bin Ahmed, Mısır’da yetişmiş olan Şafii mezhebinin fıkıh âlimlerinden biri olmaktadır. Künyesine baktığımızda ise kaynaklara göre Ebu İshak olmakla birlikte lakabı da Bürhaneddin olarak bilinmektedir. Mezhep hakkında biraz bilgi verecek olursak; İslam’ın dört büyük mezheplerinden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Beycuri İbrahim Bin Ahmed’in gerçek ismine göz attığımızda ise isminin İbrahim Bin Ahmed Bin Ali Bin Süleyman Bin Selim olduğunu görüyoruz. M.1349 (750) senesinde Mısır’da dünyaya gözlerini açmıştır. Beycuri isminin yanında el-Kahiri ve el-Mısri olarak da bilinmekte ve anılmaktadır.
Beycuri İbrahim Bin Ahmed ve Hayatı
Beycuri doğduğu yerde yetiştikten sonra Kahire’ye gelmiştir. Kahire’de ilim konularına daha çok yoğunlaşmaya başlamış ve ilim üzerine okumaya başlamıştır. Beycuri’nin hayatı ilim öğrenmek ve öğretmek üzerine geçmiştir. Başta Kur’an-ı Kerim olmak üzere daha birçok kitabı okumuş ve ezberlemiştir. Cemaleddin-i Esnevi ile Bülkıni’den fıkıh derslerini almış ve öğrenmiştir. Daha sonrasında ise başka âlimlerin de sohbetine katılmış ve onlardan da ilim hakkında birçok bilgiyi öğrenmiştir. Fıkıh ilminin yanında usul ve nahiv ilimlerini hakkında da ders almış ve kendini bu ilimler ışığında ilerletmiştir. Bütün bu saydığımız ilimleri okuyup iyice öğrendikten sonra Şafii mezhebine girmiş ve sonrasında da ilimler hakkında birçok talebe yetiştirmiştir. Fıkıh bilgilerini ileri düzeyde bildiği için herkes tarafından oldukça fazla sevilmiş ve her zaman kendisine saygı duyulmuştur.
Beycuri İbrahim Bin Ahmed ve Kişiliği
Beycuri İbrahim Bin Ahmed’in kişiliği için ise son derece yardımsever, hoşgörülü, dünyevi işlerle uğraşmayan ve doğru yoldan sapmayan biri olduğunu belirtebiliriz. Kaynaklara göre giyim kuşam konusunda da abartıya kaçmamış her zaman orta halli olmuştur. Çok saf ve temiz bir kalbe sahip olmasıyla beraber huyu da son derece güzelmiş. Zengin olmamasına rağmen ikram konusunda da hiçbir zaman çekinmemiştir. Yazısı çok güzel olmakla birlikte dünya işleri ile uğraşanlardan her zaman uzak durmuştur. Nefsine her zaman hâkim olmayı bilmiş ve abartılı isteklerden uzak durmuştur. Hep hayırlı işlere kendini adamış ve bununla birlikte hayatı boyunca talebe yetiştirmekten ve onlara ilmi öğretmekten bıkmamıştır. M.1422 (825) senesinde vefat etmiştir. Vefatı duyan herkesi de üzüntüye boğmuştur.