Allah’ın kader ve hüküm verdiği ile yetinmek farzdır. Her ne olmuşsa veya olacaksa, Allah’ın tayin ettiği İlâhi hüküm ve kader ile olur, ancak bu herhangi bir zorlama veya baskı anlamına gelmez, çünkü bu durumda İlâhi hüküm, ilâhi bilgi ve ilân anlamına gelir. Kastettiği, Allah’ın her şeyi olduğu gibi bilmesi ve haber vermesidir. Tevekkül nedir diye sık sık düşündüğümüz olmuştur. Tevekkülün kelime olarak manası, hedeflenen gaye için gerekli tüm tedbirleri alarak ortaya koyabileceği bütün gayreti sağladıktan sonra ruhen ve bedenen tamamen Allah’a teslim olmak, ona sığınmak ve gerisini Allah’ın yüce ve adaletli takdirine bırakmaktır.
Kainattaki tüm ihtimaller, yaşananlar ve hatta yaşanmayanlar muhteşem bir düzenin parçasıdır. Evrendeki gerçekleşen bütün olayların mutlaka bir nedeni ve bir sonucu bulunmaktadır. Biz canlılar da işte tüm bu eşsiz düzen ve yasanın çerçevesinde, onlara özen göstererek yaşarız. Her şeye bir sebep bağlayan yüce Allah’ın kudretine sığınır ve ona güveniriz. Hiç kimse bir tarlayı ekmeden biçemez. Eğer o tarladan hasat elde etmek istiyorsak öncelikle gereken özeni göstererek o işin gereksinimlerini eksiksiz yerine getirmeliyiz. Tüm bunlardan sonra da iyi bir hasat için Allah’a tevekkül etmeliyiz. İnsanoğlu çalışmadan, çabalamadan, uğraş vermeden asla ve asla başarıya ulaşamaz. Bu yüzden öncelikle yapacağımız iş için gerekli tüm özeni göstermeli ve gerisini yaratıcının takdirine bırakmalıyız.
Yanlış Olan Tevekkül Anlayışı Nasıldır?
Tevekkül etmek önce emek ve uğraş vermek daha sonra da sonucunu Allah’ a bırakmaktır. Fakat bir kimse kendisinden beklenen özeni göstermeyip, çalışmayıp, çaba sarf etmeden gerçekleşmesini istediği işi direkt olarak Allah’a takdim etmesi bir tevekkül değildir. İnsan önce elinden gelen tüm çabayı sarf etmeli, bir fani olarak yapabileceklerini eksiksiz gerçekleştirmeli ve daha sonra ise o işin akıbetini Allah’ın takdirine sunmalıdır. Aksi halde bu durum tevekkül olmaktan çıkarak bir Müslümana yakışmayan yanlış bir davranış olarak görülecektir.
Tevekkülün Yeri
Tevekkül insanın kalbi vasıtasıyla gerçekleştirdiği, ruhunun içinde bulunduğu bir kavramdır. Öyle ki kuşkusuz çalışmak insanın içindeki tevekküle mâni olmamaktadır. Ve hatta bu insanoğlunun ayrılmaz bir parçasıdır. Bir Müslüman takdirin yalnızca yaratıcı tarafından olacağına kendisini teslim ettiğinde, bahse konu gerçekleşmesini istediği iş olumsuz bir şekilde sonuçlansa bile Allah’ın kanaatinin bu olduğunu kabul etmelidir. İşte bu bilinçte Allah’a tevekkül etmenin faziletinden nasiplenen iyi bir tevekkül sahibi olan kimsenin aynı zamanda diğer Müslümanlar üzerindeki tevekkülü de çok kuvvetli olacaktır.
Tevekkül Örnekleri
Hz. Muhammed’in ‘’önce deveyi bağla daha sonra da tevekkülde bulun’’ bu şekilde bahsettiği gibi, Müslüman insan ilk olarak çalışıp çabalayacak, uğraş verecek daha sonra ise tevekkülde bulunmalıdır. Tevekkül örneklerini şu şekilde sıralayabiliriz;
Bir sınava girecek öğrenci o sınavda başarılı olması için yapması gereken tüm çalışmaları yapması, düzenli bir şekilde hazırlanması ve imtihanda elinden gelen her şeyi vermesi gereklidir. Sınavdan sonra bu işin sonucunu artık Allah’a havale ederek yalnızca onun takdirinden geçeceğini ve onun bilebileceğini düşünmelidir. Gerekli çalışma ve azmi göstermeden sadece yaratıcıya güveniyorum demesi ve istediği sonucu almayı hiçbir emek ve çaba sarf etmeden beklemesi çok yanlış bir durumdur.
Bir lokantada aşçı olarak çalışan insanın yapacağı yemek için gerekli olan tüm malzemeleri alması, yemeğini tarifine uygun biçimde yeterli sürede yapması elzemdir. Bundan sonra ise yemeğinin güzel olmasını Allah’tan isteyerek ona tevekkül etmeli ve ona sığınmalıdır.