Ebû Bekr Merzevî, oldukça tanınmış olan bir fıkıh ve hadîs âlimidir. Dolayısıyla büyük bir İslâm hukuku âlimi olarak da geçer. Onun künyesi ise “Ebû Bekir el-Merzevî” şeklindedir. Doğumu konusunda tam bir tarih bilinmemektedir. Ancak 275 senesinde vefat etmiş olduğu bilinir. Ayrıca bu zât, Merzevî şeklinde de anılır. Babası ise bir Harzemli olarak bilinmektedir. Annesi de Mervli’dir. Merzevî, aynı zamanda ünlü Ahmed bin Hanbel isimli âlimin de en üstün olan talebelerinden bir tanesiydi. Yaşamı boyunca hiç hocasının yanından ayrılmamayı tercih etmiştir. Dâima olarak onun için hizmette bulunmuştur. Bu noktada Ahmed bin Hanbel de talebesi olan Merzevî’yi oldukça severmiş.
Bir gün hatta Ahmed bin Hanbel bineği üzerinde yol alıyormuş ve ona, nereye doğru gittiği sorulmuş. O da cevap olarak tûbâ ağacına doğru gittiğini söylemiştir. Onun gitmekte olduğu yerin Merzevî olduğu anlaşıldığında ise Tûbâ ağacı derken onu kastetmiş olduğu da anlaşılmıştır. Hatta Ahmed bin Hanbel ona o kadar güvenirmiş ki onun söylediği her sözün, kendi sözü gibi olduğunu dile getirirmiş. Merzevî, bu İslâm âliminden amel, edep ve ilim açısından çok şey öğrenmiştir. Ayrıca sünnete bağlılığı ise çok üst seviyededir. Ayrıca onun dışında şu âlim zâtlardan da ilim tahsil etmiş ve rivayetlerde bulunmuştur: ed-Darîr, N^meyr, el-Kavârirî, Ma’rûf ve Süreyc bin Yûnus…
Ebû Bekr Merzevî Hakkındaki Bazı Görüşler
Ebû Bekr Merzevî hakkındaki bazı görüşler üzerine bazı âlim isimlerin fikirlerinden bahsetmek gerekiyor. Buna göre onun hakkında görüş bildiren isimlerin söylemleri şu şekilde örneklendirilebilir:
- İshâk bin Dâvud’un görüşüne göre o, Allah’ın emretmiş olduğu ve beğendiği herşey için büyük bir titizlik göstererek riayet edermiş.
- Ebû Bekir bin Sadaka’nın görüşüne göre o, İslâm dinini bid’at sahipleri karşısında koruma konusunda bir örnek bir nümûne olan bir zâttı.
- Ebû Ali isimli zâtın görüşüne göre ise Merzevî’nin verası çok başka idi ve o vera açısından oldukça yüksek bir mertebedeydi.
Merzevî ve Ahmed Bin Hanbel İle İlgili Bir Olay Üzerine…
Merzevî ile Ahmed bin Hanbel ilgili bir olay üzerine şunlar kaydedilmiştir: Merzevî bir gün kalkıp Ahmed bin Hanbel hocasının yanına gitmiştir. Ona ne şekilde sabahladığını sormuştur. O ise Allah’ın kendilerinden farzlarının yerine getirilmesini, sünnete uyulmasını isterken; sağımız ve solumuzda olup da amellerimizi yazmakta olan meleklerin, salih şekilde amel edilmesini beklerken; can alıcı olan Azrail meleğinin ruhu almayı ve çoluk çocuğun ise giyecek ve yiyecek isterken nasıl sabahlamış olabileceğini dile getirmiştir. Ardından “Sen düşün artık…” diye sözlerini bitirmiştir.
Yine Merzevî, hocasına “Allah’ın indinde çok yüksek mertebelere erişenlerin bu mertebelere nasıl eriştiklerini sormuştur. Cevap olarak ise “Doğrulukla” cevabını işitmiştir. Ayrıca hocası olan Ahmed bin Hanbel’in “İkindinin ardından uyumak, iyi değildir.” dediği de bilinmektedir.
Merzevî’nin Hocasının Bazı Görüşleri
Merzevî’nin hocasının bazı görüşleri üzerine yaşanan olaylardan bahsetmek istiyoruz. Bir gün Ahmed bin Hanbel, öğrencisi Merzevî ile birlikteydi. Henüz o sıra güneş de doğmamıştı. Öğrencilerine cennetin günlerinin işte bu görmüş oldukları durumda olduğunu söylemiştir.
Ahmed bin Hanbel’in kendisine şöyle sorulmuştur: Allah için sevmek nasıl olur? O ise cevap olarak sevginin dünya menfaatleri üzerine değil de Allah rızası dışında hiçbir düşünceye girmeden sevmek olduğunu söylemiştir.
Merzevî’nin hocasından aktardığı bir diğer söz ise şu şekildedir… Merzevî hocasının şu anlamda bir şiiri kendisine okuduğunu söyler: “Beni, sadece Allah için sevmeyenin ben sevgisine güvenmem…” Ve sözlerine şunu da ilave eder: “Allah’ın rızasını almak için birbirini seven kişilere, dünya ne kadar da ehemmiyetsiz ve değersizdir.”
Ahmed Bin Hanbel’in Merzevî’ye Olan Sevgisi
Ahmed bin Hanbel’in Merzevî’ye olan sevgisi, çevresince ve dönemince bilinen bir durumdu. Ahmed bin Hanbel, Merzevî’yi o kadar fazla seviyordu ki; eşyalarını dahi ona bırakırdı. Bir keresinde üzerinde cübbesi bulunmuyordu. Cübbesinin nerede olduğunu merak edenlere ise “Merzevî’nin yanında” şeklinde cevap vermişti.
Ahmed bin Hanbel isimli büyük âlim bir gün bir olay anlattı ve olay şu şekildeydi… Yesâd bin Zerî isimli zâtın babası ölmüştü. Ona ise babasından tam kırk kese kadar mal kalmıştı. Her bir tane kese içinde ise bin ya da daha çok dirhem bulunuyordu. Ancak o, bu dolu keseler içinden hiçbir şey dahi almamıştı. Çünkü o, bu dirhemlerin belki bir haram yol ile kazanıldığını düşünmüş ve bu halde haram yemekten korktuğunu dile getirmişti.