Ebû Muhammed ER-Râsibî, Bağdad üzerinde yetişmiş olan bir zâttır. Bağdad, dönemin en önemli ilim merkezlerinden bir tanesiydi. Ebû Muhammed Er-Râsibî de bu bölgede yetişmiş olan büyük âlimlerden bir tanesiydi. Başka bir deyişle buradaki âlimlerin büyüklerindendi. Tam adı ise Abdullah b. Muhammed er-Râsibî şeklindedir. Râsibî’nin künyesi ise “Ebû Muhammed” şeklinde geçer. Bağdad üzerinde dünyaya gelmiş bir isimdir. Ayrıca yine aynı yerde 367 senesinde hayata gözlerini yummuştur.
Ebû Muhammed ER-Râsibî, ilim öğrenebilmek amacıyla bir dönem için Şam üzerine de gitmiştir. Bir süre sonrasında ise yeniden doğduğu yer olan Bağdad’a geri dönmüştür. Ayrıca vefatına kadar olan süre boyunca da yine burada kalmıştır. İbn-i Atâ ve Muhammed Cerîrî gibi daha pek çok önemli ^zat ile görüşmüş ve sohbetlerde bulunmuştur.
Ebû Muhammed Er-Râsibî’den Bazı Sözler
Ebû Muhammed Er-Râsibî’den bazı sözler aktaracağız. Onun bazı olaylar ve konular üzerine dile getirdiği sözler vardır. Bu ifadeler, döneminde oldukça akılda kalmış ve insanlara tesir etmiştir. Buna göre Ebû Muhammed Er-Râsibî’nin söylediği sözlerin ifade ettiği anlamları kısaca şu şekilde özetleyebiliriz:
- İnsanla Allah arasında olan en büyük perde, kulun Allah’a değil, kendi gibi yine âciz durumda olan bir kimseye güvenmesidir.
- Üzüntü ve sıkıntılar, günahların birer cezasıdır.
- Bir kişi için en büyük olan sıkıntı, onun uygunsuz olan biri ile sohbet etmesi, birlikte bulunması mecburiyeti içine girmesi ve bu kimseyi de terk edip gitmesine imkân olmamasıdır.
- “Siz geçici dünyâ malını istiyorsunuz. Halbuki Allah ahireti kazanmanızı diliyor.” şeklindeki Enfal Suresi 67.ayeti, Râsibî şu şekilde tefsit etmiştir: Dünyayı dileyen kimseyi, Allah ahireti dilemeye davet eder. Ahireti isteyen kişiyi ise Allah yakınlığına çağırır-davet eder.
- Allah’ın haram kıldıklarından sakınmış bir kalpten, dünya arzu ve sevgilerine düşkünlük de çıkar gider.
Râsibî’nin Adının Geçtiği İlk Kaynak
Râsibî’nin adının geçtiği ilk kaynak içerisinde Hz.Ali’nin tarafından ayrılıp da Harûrâ’ ta toplanmış olan Hâricîler’den söz edildiği zaman rastlanır. İlk kez bu olay üzerine onun da adı geçmiştir. Burada toplanmış olan 4000 sayıdaki Hâricî, ileri görüşlü, anlayışlı, hatip, kahraman ve bir yandan da çok fazla secde etmiş olmaktan dizleri tıpkı deve dizi gibi çok nasır tutmuş çatlamış olan Abdullah’ın evinde toplanmıştır. Bu Abdullah’a saydığımız bu vasıfları sebebiyle “Zü’s-sefinât” denmekteydi. Bu Abdullah isimli zâtın evine gelindi ve bir durum muhakemesi gerçekleştirildi. Abdullah isimli bu zât ise inanan kişilere yakışan davranışın tabii ki iyiliği takip edip kötülüğü yasaklamak kuralını, bu dünya üzerinde yaymak olduğunu dile getirmiştir.