Adından da anlaşılacağı üzere Yemen’li olan ve Şafii mezhebinin imamlarından birisi olan Fetâ-l-Yemânî’nin asıl adı Ömer bin Muhammed bin Ubeyd el Eşarî ez Zebidi’dir. Başlıkta kullanılan isim ile meşhur olmuştur. Doğum tarihi net olarak bilinmemekle birlikte mübarek şahıs 1482 senesinde vefat etmiştir. Muhammed ve Abdullah isminde iki evladı bulunan Fetâ-l-Yemânî’nin’nin Abdürrahmân ismindeki oğlu kendisinden önce vefat etmiştir. Küçük yaşta Kuran’ı Kerim derslerine başlayan Fetâ-l-Yemânî kısa sürede Kuran’ı ezberlemiş, çok çeşitli dini kitapların mütalaasını yapmıştır. İlk dini derslerini tarihteki meşhur fıkıh âlimlerinden Muhammed bin Sâlih ile birlikte almıştır. Kendisinin çok duasını alan Fetâ-l-Yemânî, bu şahsa ayrı bir hürmet göstermiştir. O2nun duasının tesiri ile kısa sürede müthiş bir ilme sahip olmuştur.
Fetâ-l-Yemânî Hazretleri
Ders aldığı ilim arkadaşları arasında kısa sürede kendini gösteren Fetâ-l-Yemânî Hazretleri fıkıh kitaplarından da çok şey öğrenmiş ve bu alanda da kendini geliştirmiştir. Fetâ-l-Yemânî’nin memleketinden ilk defa ayrılması ilim sebebiyle vuku bulmuştur. Gittiği tüm beldelerde halkın takdir ve hürmeti ile karşılanan mübarek zattan birçok kimse istifade etmiştir. Gittiği beldelerden birisinde kendisine mişrah lakabı verilmiştir. Mişrah kelime anlamı itibariyle ilim sahibi manasına gelir. Yine bu köyden ilim sahibi bir hanım ile izdivaç yapmıştır. Uzun müddet bu köyde kalan Fetâ-l-Yemânî ilim öğretmek ve çeşitli eserler kaleme alarak zamanını geçirdi. Civar beldelerden birçok talebeye sahip olmuş, onlara ilim dersleri vermiştir. Sultan Ali bin Tâhir Yemen’i işgal ettiğinde burada bulunan tüm ilim sahiplerini toplatarak vakıflar idaresi bünyesinde görevlendirmiştir.
Fetâ-l-Yemânî’nin Devlet Görevi
Sultan Ali Bin Tahir’in idaresine geçen Yemen’de Fetâ-l-Yemânî’nin devlet görevi de başlamış oldu. Sultan kendisini diğer âlimlerden ayrı tutarak O’nu vakıflar bünyesinde yüksek bir göreve tayin etmiştir. Bu görevden elde ettiği kazanç ile ailesini geçindiriyordu. Bu görev esnasında aynı zamanda Nizâmiyye’de görevli Şemseddîn Yûsuf el-Mukrî’ye de yardımcılık yapıyordu. Sonraki süreçte kendisine Hekâriyye Medresesi’nde vazife verilmiştir. Buradaki görevinde çok başarılı olmuş, çok kıymetli talebeler yetiştirmiştir. Talebeleri o kadar çok artmıştır ki civar yerleşim yerlerinden kendisine talebe olmak ya da fetva almak için birçok insan gelirdi. Sultan Ali bin Tâhir belli bir zaman sonra kendisini evkaf idâresinde görevlendirmiştir. Kendisi vakfın mallarını son derece örnek bir şekilde idare etmiş ve hakkı olanlara dağıtmıştır.
Fetâ-l-Yemânî Dinî Yönü
Vakıftaki görevi esnasında aynı zamanda mescitte de müezzinlik vazifesini yürüten Fetâ-l-Yemânî dinî yönü itibariyle örnek şahsiyetlerden birisi idi. Din âlimlerinin yanında halkın da kendisine çok saygı ve hürmeti vardı. Kendisinin evkaf emirliğindeki vazifesi vefatına kadar devam etmiştir. Fetâ-l-Yemânî vefat ettikten sonra Yemen’in idaresini yeğeni Abdülvehhâb bin Dâvûd almıştır. Mübarek zat hayatının neredeyse her dakikasını ilim öğrenmek ve öğretmek gayreti ile geçirmiştir.