Hıristiyan Dininde En Bilinen Vaaz Hangisidir?

hıristiyanlıkta vaaz

Hıristiyan Dininde En Bilinen Vaaz Hangisidir?

Hıristiyan dininde ibadet konusu pek çok kişi tarafından merak edilen konular arasında yer almaktadır. Bu dinde yer alan insanların en çok yaptıkları ibadetlerden bir tanesi de vaazları olmaktadır. Özellikle de belirli günlerde kiliseler içerisinde vaazlar eşliğinde ibadetler gerçekleştirilmektedir.

Hıristiyanlıkta En Çok Okunan Vaaz

Hıristiyanlıkta en çok okunan vaaz İsa’yla birlikte vaazı olmaktadır. Din içerisinde pek çok farklı vaaz yer almaktadır. Bu vaazlar; güvenilir söz, evlilik birliği, en cömert bağış, çocukların bilgeliği, bağışlandı ve duayla uyanık kalmak gibi vaazlardır. Ancak bu vaazlar içerisinden en çok okunan vaaz ise İsa’yla birlikte vaazı olmaktadır. Bu vaaz ise şu şekildedir;

Büyük bir halk topluluğu da İsa’nın ardından gidiyordu. Aralarında İsa için dövünüp ağıt yakan kadınlar vardı. İsa bu kadınlara dönerek, “Ey Yeruşalim kızları, benim için ağlamayın” dedi. “Kendiniz ve çocuklarınız için ağlayın. Çünkü öyle günler gelecek ki, ‘Kısır kadınlara, hiç doğurmamış rahimlere, emzirmemiş memelere ne mutlu!’ diyecekler. O zaman dağlara, ‘Üzerimize düşün!’ ve tepelere, ‘Bizi örtün!’ diyecekler. Çünkü yaş ağaca böyle yaparlarsa, kuruya neler olacaktır?”

İsa’yla birlikte idam edilmek üzere ayrıca iki suçlu da götürülüyordu. Kafatası denilen yere vardıklarında İsa’yı, biri sağında öbürü solunda olmak üzere, iki suçluyla birlikte çarmıha gerdiler. İsa, “Baba, onları bağışla” dedi. “Çünkü ne yaptıklarını bilmiyorlar.” O’nun giysilerini aralarında paylaşmak için kura çektiler.

Halk orada durmuş, olanları seyrediyordu. Yöneticiler İsa’yla alay ederek, “Başkalarını kurtardı; eğer Tanrı’nın Mesihi, Tanrı’nın seçtiği O ise, kendini de kurtarsın” diyorlardı.

Askerler de yaklaşıp İsa’yla eğlendiler. O’na ekşi şarap sunarak, “Sen Yahudiler’in Kralı’ysan, kurtar kendini!” dediler. Başının üzerinde şu yafta vardı:

YAHUDİLER’İN KRALI BUDUR

Çarmıha asılan suçlulardan biri, “Sen Mesih değil misin? Haydi, kendini de bizi de kurtar!” diye küfretti.

Ne var ki, öbür suçlu onu azarladı. “Sende Tanrı korkusu da mı yok?” diye karşılık verdi. “Sen de aynı cezayı çekiyorsun. Nitekim biz haklı olarak cezalandırılıyor, yaptıklarımızın karşılığını alıyoruz. Oysa bu adam hiçbir kötülük yapmadı.” Sonra, “Ey İsa, kendi egemenliğine girdiğinde beni an” dedi.

İsa ona, “Sana doğrusunu söyleyeyim, sen bugün benimle birlikte cennette olacaksın” dedi.

İsa çarmıha gerildiğinde bütün insanlığın günahlarını yüklenmek, hepimizin, senin ve benim suçlarımızın cezasını bizim yerimize çekmek konusunda yapayalnızdı. O bunu yaparken hiçbirimiz O’nun yanında değildik. Öğrencilerinin çoğu bile O’nu terk etmişti. Annesi Meryem dahil, O’nu terk etmeyen birkaç kişinin de tek yapabildiği, İsa’nın çektiği ölüm acılarını keder ve çaresizlik içinde izlemek olmuştu. Evet, İsa çarmıha gerildiğinde, bu bakımdan yapayalnızdı.

Ama bugünkü Kutsal Kitap metnimizden de öğreniyoruz ki, başka bir anlamda o gün orada İsa yalnız değildi. O’nunla birlikte, O’nun yanı sıra haça gerilen iki kişi daha vardı. Çarmıh alanında üç tane çarmıh yükseliyordu. Ortadaki çarmıhta Rab İsa vardı. Ama O’nun sağında ve solunda duran çarmıhlarda iki kişi daha bulunuyordu. İki suçlu.

Çarmıha germe, Roma döneminde idam cezalarını infaz etmek için yaygın şekilde uygulanan bir yöntemdi. Hırsızlık, cinayet gibi suçların yanı sıra, kamu düzenini bozmak, Roma yönetimine karşı isyan çıkarmak gibi suçlar da ölümle cezalandırılıyordu ve bunun en yaygın yolu da suçluyu çarmıha germekti. Çok acı verici bir ölüm biçimi olduğunu söylemeye herhalde gerek yok.

Peki İsa bir suç mu işlemişti de putperest Roma devleti ve dindar Yahudi ileri gelenleri O’nun bu şekilde öldürülmesine karar vermişlerdi?

Elbette hayır? İsa bu dünyada bulunduğu zaman süresince tek bir kez bile Tanrı’nın yasalarına itaatsizlik etmedi, yani bir kez bile günah işlemedi. Bunu Tanrı Sözü açıkça belirtir: “Başkâhinimiz (İsa) zayıflıklarımızda bize yakınlık duyamayan biri değildir; tersine, her alanda bizim gibi denenmiş, ama günah işlememiştir.” (İbraniler 4:15) Yine Tanrı Sözü’nden anlıyoruz ki İsa, Yahudi yetkililerin iddia ettiğinin aksine ne halkı bir isyana sürükledi ne de kendisini dünyasal anlamda bir kral ilan etti. Bu suçlamaların hepsi de İsa’ya atılmış iftiralardan ibaretti. İsa yaşamı boyunca tertemiz kaldı.

Ama sağında ve solunda O’nunla birlikte çarmıha gerilen kişiler tabii ki öyle değildi. Bu suçlulardan birinin çarmıh üzerinde itiraf ettiği gibi, onlar yaptıklarının karşılığını görüyorlardı. Hak ettikleri şekilde cezalandırılıyorlardı.

Ölüm cezasının etik olup olmadığı ile ilgili dünyasal bir tartışma bizim şimdiki konumuz değil. Biz bilmeliyiz ki, Tanrı’nın bakış açısından biz insanlar günahkâr varlıklarız ve Tanrı günahı hoş görmez. Günahın cezasız kalabileceğini, Tanrı’nın günahları cezalandırmayacağını düşünmek, aslında O’nu tanımamaktan, ya da günahı, kötülüğü ciddiye almamaktan kaynaklanan bir yanılsamadır. Evet hepimiz günahkârız ve Romalılar 6:23’te söylendiği gibi günahın cezası da ölümdür. Yani Tanrı’nın huzurundan, yani cennetten, ebediyen mahrum kalmak. Bunun ne kadar ciddi bir konu olduğunu görebiliyorsun, değil mi kardeşim?

İsa’nın sağında ve solunda çarmıha gerilmiş olan suçlular, hem Roma yasaları bakımından (çünkü Roma yasalarınca ölüm cezasını gerektirecek suçlar işlemişlerdi) hem de Tanrı’nın Kutsal Yasası bakımından ölümü hak ediyorlardı. Çünkü yaratılmış her insan gibi onlar da günahlıydılar ve kendi günahlarının kefaretini ödeme yetisi, hepimiz gibi onlarda da yoktu.

Sevgili kardeşler, İsa’nın sağında ve solunda O’nunla birlikte çarmıha gerilmiş olan bu iki suçlu, aslında bütün insanların, bütün insanlığın bir özeti gibidir. Bu kişiler her bakımdan sana, bana, bize benziyorlar. Biz de (belki dünyasal yasalar bakımından değil ama) Tanrı yasası bakımından onlar kadar suçlu değil miyiz? Yakup Mektubu’nda dendiği gibi, Tanrı’nın bir tek yasasını bir kez bile ihlal etmiş olmak, bütün yasayı çiğnemekle eşdeğerdir (Yakup 2:10). Bir hırsız, sırf cinayet işlemedi diye, ya da bir katil hırsızlık yapmadı diye serbest kalmaz, öyle değil mi? Yasa bu kişiyi suçlu sayar ve cezalandırır. Tanrı Yasası için de durum böyledir: Tanrı, emir ve yasaklarına mutlak bir saygı ve itaat bekler bizden.

Dedik ya, bu kişiler, Tanrı yasası perspektifinden bakarsak, senden benden daha suçlu, daha günahkâr değiller. Bize benziyor ikisi de. Ve onlarla bir başka ortak yanımız daha var: Bizim de -bütün insanların da- onlar gibi, çarmıha gerilmiş İsa hakkında söyleyecek bir sözümüz, bir inancımız var. Kimi insanlar, Tanrı’nın yardımını reddetmeyerek, İsa’nın Tanrı’nın Oğlu olduğunu görüyor, O’na iman ediyor. Biz imanlıların durumu budur. İsa’yı kabul eden suçlu gibi biz de kendi günahlılığımızın bilincine varıyoruz. Cenneti aslında hak etmediğimizin derin biçimde farkındayız. Bu adam hem İsa’nın hem de kendisinin kim olduğunu anlamıştı. Bu yüzden günahkârlığını itiraf etti, İsa’ya övgü sundu ve O’na yalvardı: “Ey İsa, kendi Egemenliğine girdiğinde beni an.”

Diğer insan grubu ise, tam tersine, İsa’nın çarmıha gerilmesindeki derin anlamı göremiyor; bu durumun ya sıradan bir cezalandırma ya da uydurulmuş bir yalan olduğunu düşünüyorlar. Tıpkı İsa’ya saygısızca, “Sen Mesih değil misin? Haydi, kendini de bizi de kurtar!” diyen adam gibi.

Sevgili kardeşim. Sen bu iki suçludan hangisisin? Çok şükür ki bütün imanlılar gibi senin de cevabın bellidir: Elbette, O’nu tanıyan, kendi günahını itiraf edip İsa’ya sığınan kişi gibiyiz. Evet, ama, her an, başımıza gelen her olayda, sıkıntılı anlarımızda da bu bilinçle hareket ediyor muyuz? Bazen İsa sanki hiç çarmıha gerilmemiş, hiç ölüp dirilmemiş, kendi diriliş yaşamına bizi dahil ederek bizi cehennemden kurtarmamış gibi umutsuz, bıkkın, bezgin bir ruh durumuna girebiliyoruz.

Evet insan yaşamı sıkıntısız, sorunsuz bir peri masalı değildir. Hatta peri masallarında bile sorunlar, düşmanlıklar oluyor, değil mi? Bizim yaşamlarımızda da oluyor ve muhtemelen olacaktır da. Ama biz bütün bu sıkıntıların, zorlukların içinden, İsa’yı ikrar eden o tövbekâr suçlunun yaklaşımıyla çıkabiliriz ancak. İsa’nın bizi kurtarabileceğini, O’nun çarmıhtaki ölümünün bir mağlubiyet değil bir zafer, yaşamın ölüme yenilgisi değil, ölümün yaşama boyun eğişi olduğunu görerek. Öyle ki O’nun ölümünü paylaşmak, O’nun çarmıhına paydaş olmak yoluyla, bizler O’nun sonsuz yaşamına da paydaş oluruz. Elçi Pavlus’un vurguladığı gibi: “Şu güvenilir bir sözdür: ‘O’nunla birlikte öldüysek, O’nunla birlikte yaşayacağız. Dayanırsak, O’nunla birlikte egemenlik süreceğiz.” (2.Timoteos 2:11-12b)

Dua Edelim: Göksel Baba. Günahkâr doğamızın zararlarından Oğlu’n İsa’ya olan iman yoluyla korunabilmemizi sağla. O’nun çarmıhından pay alarak günah karşısında ölü gibi olalım. Öyle ki ebediyen O’nunla, birlikte cennette, senin huzurunda yaşayalım. Amin.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir