Hoca-zade 1400lü yılların Osmanlı Devleti alimlerindendir. Dönemin Osmanlı coğrafyasında pek çok kişi tarafından tanınmış biridir. Gerçek adı Mustafa bin Yusuf bin Salih idi. Hocaların hocası olduğu için yaşadığı dönemde Hoca-zade lakabını almıştı. Ne zaman dünyaya geldiği net olarak bilinmiyor. Hoca-zade’nin Bursa’da dünyaya geldiği varsayılmaktadır. Babası ticaret erbabı olan Hoca-zade, çocukluk ve gençlik yıllarını refah içinde geçirmiştir. Fakat Hoca-zade her ne kadar başlarda bu şekilde hayat sürmüş olsa da sonradan refah içinde yüzdüğü hayatını terk edip kendisini ilme adamış olan biridir. Babası, oğlunun bu isteğini kabul etmemiştir ve bu şekilde ailesinden ayrı bir yaşam sürmeye başlamıştır. Tüm ailesi bolluk içerisindeyken Hoca-zade ilim yolunda fukara bir hayat sürmeye and içmiştir.
ilim öğrenme yoluna girdiğinde henüz elinde değil kitap almak, hayatını idame ettirecek kadar parası bile bulunmamaktadır. Seçtiği yoldan ötürü de babası ona maddi anlamda destek vermemiştir. Hatta öyle ki babası kitap parası vermek şöyle dursun Hoca-zade’nin üzerine kıyafet ayakkabı bile almazdı. Bir sün ünlü Şeyh Şemsüddin bu durumu gözlemlemişti. Babası, ticaret yolunu terk ettiği için Hoca-zade’nin gözden düştüğünü ve kıyafetlerinin bu şekilde olmasının sebebinin de bu olduğunu söylemiş, Şeyh de Hoca-zade’nin seçtiği yolun doğru olan yol olduğunu dile getirmiştir. Fakat buna rağmen babasının kalbi oğluna karşı yumuşamamıştır. Şeyhin bu vaazından cesaret alan Hoca-zade kendisini ilim yoluna adamaya devam etmiştir.
Hoca-zade hayatı boyunca ilim yolunda pek çok alimden dersler aldı. Usul, meani, beyaz, akli ve nakli ilimler aldığı dersler arasındadır. Aldığı dersler neticesinde Sultan tarafından Kestelli kadılığına atandı. Sonrasında ise Bursa Esediyye Medresesine müderris olarak gönderildi. 6 sene boyunca bu medresede hocalık yaptı. Fatih Sultan Mehmed Han tahta geçtikten sonra İstanbul’a göç etti. Mehmed Han, Hoca-zade’yi kendisine hoca olarak atadı. Bir süre Fatih Mehmed Han’a ders veren Hoca-zade, sonrasında Edirne’ye kadıasker olarak atandır. Hoca-zade’nin babası başta buna inanmadı. Fakat sonradan diğer oğullarıyla birlikte Edirne’ye, onu ziyarete gitti. Babasını büyük bir toplulukla karşılayan Hoca-zade, böylelikle babasıyla barışmış oldu. Kadıaskerlik görevinden sonra Bursa Sultaniye Medresesi ve sonrasında da İstanbul Sahnı Seman Medresesine müderris olarak atandı. Bu dönemde Fatih Mehmed Han’ın verdiği emirle Tehafüt-ül Felasife isimli önemli eseri kaleme aldı.
Hoca-Zade’nin Son Yılları
Hoca-zade’nin son yılları emredilen eseri oluşturmakla başladı. Eseri tamamladıktan sonra ise Edirne kadılığına, ardından da İstanbul müftülüğüne atandı. İznik müftülüğüne atandı ve burada birkaç yıl görev yaptıktan sonra Fatih Sultan Mehmed vefat etti. Fatih Mehmed Han’ın oğlu tahta geçince İstanbul’a döndü ve burada müderrislik görevine tayine dildi. Bu zamanda kısmi felç oldu. Fakat bu durumda iken bile Sultan İkinci Bayezid’in emir verdiği eser yazısını yazabildi. Hoca-zade, 1488 senesinde Bursa’da öldü.