İbn Hibbân, 277 yılı itibariyle bugünkü Afganistan ülkesinin Sicistan’ı üzerinde harabeleri olan Büst’te dünyaya gelmiş olan bir zâttır. Yani bu tarih, tam olarak 890 yılına denk düşer. İbn Hibbân’ın tam ismi ise şu şekilde geçer: Ebu Hatim Muhammed İbn Hibbân el-Tamimi el-Darimi el-Busti. İbn Hibbân, Müslüman bir âlim, bir muhaddis ve aynı zamanda bir tarihçidir. Ayrıca pek çok ünlü eserin yazarı olan İbn Hibbân, bir yandan da Horasan şeyhi olarak bilinir.
İbn Hibbân, bir dönem Semerkand üzerinde Kadı vekilliği görevinde bulunmuştur. Ayrıca o, hadis-i şerîf, tıp, fıkıh, astronomi gibi disiplinler üzerinde deneyim sahibi bir kişiydi. İslâmi ilimleri, dönemin meşhur bilim insanları ile okumuştur. Bu isimlerden bazıları ise şunlardır: el-Nesai, İbn Sufyan, el-Mosuli, el-Haravi, el-Camhi, İbn Medzaşi, el-Sufi, el-Dimaşki, Ebû Bekir İbn Huzeyme. Ayrıca onun talebeleri içerisinde Ebû Abdullah el-Hakim ile Muhammed İbni Manda gibi isimler yer almıştır. H 345 senesinin Şevval ayının bitimine tam sekiz gün kadar kala Büst şehri üzerinde bir Cuma akşamı hayata veda etmiştir.
İbn Hibbân’ın Tahsil Hayatı
İbn Hibbân’ın tahsil hayatı doğduğu şehirde başlar. Arap kabilelerinden biri olan Temîm kabilesine mensup olduğundan dolayı o, “Temîmî” nisbesiyle de bilinirdi. İlk öğrenimi ise doğduğu şehir olan Büst ve dolaylarında yaptı. Henüz 23 yaşındayken öğrenim amacıyla Taşkent üzerindeki İsbîcâb’dan başlamış ve Horasan, Irak, Mâveraünnehir, Hicaz, Mısır, Şam ve İskenderiye’ye uzanan bir yolculuk gerçekleştirmiştir. En başta da hadis ilmi olmak üzere Arap dili, felsefe, fıkıh, kelâm, tıp, ilm-i nücûm gibi pek çok alanda pek çok sayıda hocadan yararlanmıştır. Ayrıca âlî isnadla rivayet olanağı bulmuştur.
İbn Hibbân’ın tahsil hayatı içerisinde şu önemli âlimlerden bazı hadisler rivayet ettiği de bilinmektedir: Basra üzerinde en yaşlı olan hocası el-Cumahî ile es-Sâcî, Mısır üzerinde Nesâî, Nesâ üzerinde Hasan bin Süfyân, Musul üzerinde el-Mevsılî, Harran üzerinde Ebû Arûbe, Nîşâbur üzerinde es-Serrâc, Buhara üzerinde Büceyrî… Bununla beraber Nîşâbur üzerindeyken kendisinden fıkıh ile hadis dersleri görmüş olduğu İbn Huzeyme’nin belirlediği metodu benimsemiştir. Bu isimlere ilaveten ilim anlamında faydalandığı diğer isimler şu şekilde sıralanır: el-Cenedî, ed-Degûlî, İbn Cevsâ, İbn Ebû Hâtim, İbn Ebû Dâvûd.
İbn Hibbân’ın Yetiştirdiği Talebeler
İbn Hibbân’ın yetiştirdiği talebeler oldukça çoktur. O, hayatı boyunca pek çok ilim öğrendiği gibi ilim alanında çok şey de öğretmiş olan önemli bir isimdir. Bu yetiştirip ilim öğrettiği talebelerden bazıları oldukça önemli isimlerdir. Hatta bazı talebeleri, daha sonra çok büyük âlimler olmuştur. İbn Hibbân’ın yetiştirdiği bu talebeler arasında şu isimler yer alır: Dârekutnî, İbn Mende, İbn Habîb en-Nîsâbûrî, Hâkim en-Nîsâbûrî, ahmed en-Nûkâtî, el-İdrîsî, Ahmed el-Buhârî.
İbn Hibbân’ın Verdiği Dersler
İbn Hibbân’ın verdiği dersler, ilmî alanda talebeler yetiştirmek ve ilmi yaymak amaçlı olmuştur. Eserleri ile birlikte olduğu kadar İbn Hibbân, takvası ile de bilinen ve tanınan bir isimdi. Bu noktada İbn Hibbân, Sâmânoğulları emîrleri tarafından Semerkant üzerine, Nesâ ve farklı yerlere kadı görevinde tayin edilmiştir. Hatta Sâmânî Emîri olan Ebü’l-Muzaffer, burada Semerkant üzerinde hadis öğrencileri için onun ismine bir suffe de yaptırmıştır. Birçok alanda âlimleşmiş olan İbn Hibbân ise burada tam 330 senesine dek fıkıh ile hadis okutmuştur.
Daha sonra ise İbn Hibbân’ın verdiği dersler, 334 ile 337 senesinde Nîşâbur üzerinde imlâ meclisleri kurması ve burada hadisler okutması-dersler vermesi ile devam etmiştir. Ayrıca kendi ismine yaptırılmış olan hankahta birtakım eserlerini de yazdırmıştır. İbn Hibbân’ın Nîşâbur üzerindeki ilk imlâ meclisi içerisinde daha 13 yaşında olan Hâkim en-Nîsâbûrî’yi de bir müstemlî şeklinde çalıştırmış olduğu bilinmektedir.
İbn Hibbân’ın Peygamberlik İle İlgili Görüşleri
İbn Hibbân’ın peygamberlik ile ilgili görüşleri, birtakım kesimlerde yanlış anlaşılmıştır, denilebilir. Bu konuda bir fikir sunan da Zehebî olmuştur. Ona göre İbn Hibbân’ın zâtını kıskanan birtakım kişiler, onun peygamberliği amel ve ilimden ibaret gördüğünü ileri sürmüştür. Halbuki Zehebî’ye göre İbn Hibbân büyük bir imamdır ve onun peygamberlik üzerine görüşleri aslında yanlış anlaşılmıştır.
Yine Zehebî’ye göre İbn Hibbân, amel ile ilim sahibi olmayan birinin peygamber de olamayacağını dile getirmiştir. Ayrıca bu iki özelliğin bir peygamberde en harika biçimde olduğunu ifade etmiştir. Bu konuda İbn Hacer ise yine İbn Hibbân’ın tarafını tutmuş ve onu savunmuştur. Hatta İbn Hibbân gibi sağlam inancı olan bir âlimin, peygamberliğin müktesep olduğu anlamındaki felsefî bir manayı kastetmediğini ileri sürmüştür.
Hadis Hocası İbn Hibbân’ın Hadis İle İlgili Görüşleri
Hadis hocası İbn Hibbân’ın hadis ile ilgili görüşleri konusuna geçmeden önce onun kaynaklar içerisinde büyük bir hadis hâfızı ve beraberinde Horasan’ın hadis şeyhi şeklinde ifadeler ile anıldığını söyleyelim. Ayrıca İbn Hibbân, hadislerin sıhhatini belirleme üzerine ve hadis râvilerini ta’dil ve cerh etme konularında yaptığı çalışmaları ile tanınmış bir isimdi. Bu konuda İbn Hibbân, râvi kişilerin adalet ve sıdk yönlerinin tamamlanmasında bu kişilerin ilim sahibi olmalarını bu noktada şart koşmuştur. Ayrıca fakih olmayan râvinin ezberden şekilde rivayet etmiş olduğu hadisleri, metninde yanlış yapılabileceğinden dolayı ve sika bir fakihin de ezberden rivayetlerini senedde hataya düşebileceğinden dolayı sakıncalı bulmuştur.
Bunlarla beraber cehedilmiş olduğu bilinmeyen her kişiyi, râvisi âdil olmak koşulu ile âdil kabul etmiş ve rivayetlerini ise el-Müsnedü’ş-şahîhi içerisine almıştır. Ayrıca mezhebinin bir propagandasını sürdüren bid’atçı kimselerin rivayetleri ile beraber ihticâc edilemeyeceğini de öne sürmüştür. Hadis konusunda İbn Hibbân’ın râvi kişilerin ta’dîli anlamında oldukça müsamahakâr olduğu belirtilmiştir. Cerhe dair tenkitler konusunda ise çok sert şekilde davrandığı dile getirilmiştir. İbn Hibbân, râvi kimseleri cehederken oldukça ihtiyatlı biçimde davrandığını ve bir kişiyi zayıf ya da sika şeklinde nitelediğinde onun bu şekilde olduğunu gösteren elinde oldukça sağlam deliller olduğunu söylemiştir. Ancak o böyle söylemiş olsa bile İbn Hibbân’ın hadis ile ilgili görüşleri ve bu nitelendirmeleri, birtakım hadis imamları tarafından pek dikkate alınmamıştır.