İbn-i Cezerî (Şemseddîn Muhammed Bin Muhammed), kırâat alanındaki âlim kimselerin büyüklerinden bir zâttı. Bilinen tam adı ise şu şekilde geçer: Muhammed b. Muhammed b. Muhammed b. Ali b. Yusûf el-Cezerî. Ayrıca o “ed-Dımeşkî” ile “eş-Şîrâzî” isimleri ile de tanınırdı. Şafiî mezhebine bağlı olan büyük fıkıh âlimlerinden bir tanesiydi. Ancak o daha çok “İbn-i Cezerî” adı ile meşhur oldu ve anıldı. Onun ailesi ise “Cezerî” şeklinde tanınırdı. Bilinen künyesi ise şu şekildedir: Ebü’l-Hayr. Bahsi geçen Cezire beldesidir ve Musul’un yakınında olan bir beldedir.
İbn-i Cezerî, lakap olarak ise “Şemseddîn” lakabı ile anılırdı. 751 yılının Ramazan ayı içerisinde ayın 15’inde bir teravih namazının ardından Şam üzerinde dünyaya gelmiştir. Bu tarih, tam olarak 1350 yılına denk düşer. Mensubu bulunduğu aileden ise pek çok âlim kimse yetişmiştir. Hatta her bir tanesi, döneminin bir tanesi kabul edilirdi. Türlü dinî ilimler alanında büyük bir âlim şeklinde yetişti. Ayrıca Şemseddîn Muhammed Cezerî, aynı zamanda “Şeyh Cezerî” şeklinde de tanınırdı.
İbn-i Cezerî (Şemseddîn Muhammed Bin Muhammed) Tarihi Kıymeti ve Eserleri
İbn-i Cezerî’nin tarihi kıymeti ve eserleri hakkında öncelikle dönemin büyüklerinden nasıl bir saygı gördüğünden bahsetmek gerekiyor. Osmanlı Sultanı olan Yıldırım Bâyezîd’den ve aynı zamanda Timur Hân’ın kendisinden çok fazla iltifat işitmiştir. Ayrıca o çok fazla sayıda kitap kaleme almış bir isimdir. Timur Hân da İbn-i Cezerî’yi Ankara Savaşı’nın bitiminin ardından Mâverâün-nehr üzerine alıp götürmüştür. Bu diyarda ise onun ilmî birikiminden çok fazla istifâde edilmiştir. Onun kaleme aldığı “Hısn-ül-hasîn” ismindeki duâ kitabının hem Farsça hem Arapça dillerinde şerhleri basılmıştır ve bu eserler çok kıymetlidir. Ayrıca kırâat ilmine ilişkin olan eserleri de çok kıymetlidir ve çok ünlüdür. 833 yılının bir Cuma vakti içerisinde Şîrâz üzerinde vefât etmiş ve kendisinin orada yaptırmış olduğu mezara defnedilmiştir.
İbn-i Cezerî’nin İlmî Hayatı ve Çalışmaları
İbn-i Cezerî’nin ilmî hayatı ve çalışmaları ile ilgili öncelikle küçük yaşlarda ilme başladığını söyleyelim. Şeyh Cezerî, tam olarak 14 yaşında olduğu zaman 764 senesi itibariyle Kur’ân’ı ezberlemiştir. Sonraki yıl ise Kur’ân’ın hatmi ile beraber namaz kılma şerefine erişmiştir. Bir süre hadîs ilmi üzerine çalışmıştır. Sonra kırâat ilminin usullerini öğrenmeye başlamıştır. Bu aşamada bazı âlim ile meşâyıhlara kırâatini sunmuştur. 768 senesi itibariyle ise kırâat alanı çerçevesinde “Kırâat-ı Seb’a”yı öğrenmiştir. Aynı yıl hacca gitmiştir ve oradan ise Kâhire üzerine geçmiştir. Burada kırâat usulleri konusunda mahir olmuştur.
İbn-i Cezerî’nin ilmî hayatı ve çalışmaları için daha sonraki süreçte Şam üzerine gittiğini görürüz. Burada da Aberkûhî, Dimyâtî ve Esnevî gibi isimlerin talebelerinden olmuştur. Ayrıca İrkûmî’den ise hadisler dinlemiş; Esnevî ve farklı âlim zâtlardan fıkıh ilmini öğrenmiş okumuştur. Ardından yine Mısır üzerine gitmiş ve burada fıkıh, beyân, me’ânî, usûl ilimlerini tam kaynaklarından öğrendikten sonra İskenderiyye üzerine geçmiştir. Orada ise İbn-i Abdüsselâm’ın öğrencilerinin derslerinde yer almıştır; bunlardan yine hadisler dinlemiştir. Pek çok âlim kimseden ilim öğrenmiştir. 774 senesinde Şeyhülislâm olan İsmâil b. Kesîr, ona fetvâ verebilmesi açısından izin vermiştir. 778 senesi itibariyle Şeyh Ziyâüddîn tarafından ve daha sonra 785 senesinde de Şeyhülislâm Bülkînî tarafından o, fetva verme noktasında mezun kılınmıştır. Ardından ise hep Kur’ân’ı okutmak ile haşır neşir-meşgul olmuştur.