İslamiyet’te Borç Almanın ve Vermenin Hükmü Nedir?

İnsanların kendi aralarında yardımlaşma yöntemlerinden bir tanesi kendi aralarında borç yardımlaşmasıdır. Borç alıp verme yöntemi İslâm’da gerçek para gibi nakit para olarak kabul edilen; buğday, arpa, pirinç gibi tartılabilen; veya diğer örneklerle açıklayacak olursak; altın, gümüş ve et gibi tartılıp ölçülen; veya yumurta ve ceviz türündeki büyüklükleri kendilerine yakın olan mallarda kabuldür. Ama hayan vb. gibi her birinin kendi biçimine göre farklı değer ve niteliği yer alan mallarda borçlanmanın olup olmayacağı konusu ise İslâm hukukçuları kapsamında tartışmalı bir konudur. Bu tür bir borçlanmanın uygun olmadığı konusunda uzlaşmış olan Hanefî hukukçuları; “alınmış olan borç harcanır, sonra benzer olanıyla ödenir. Canlı bir koyun borç alındığı zaman bütünüyle aynı niteliklere ait bir koyun elde edilmeyebilir. Onun için bu tür borçlanmalarda taraflardan birine haksızlık olabilir” demektedirler. Borç alınan para, para ile; buğday ise buğday ile ödenmelidir. Fazla bir şey verilmemeli, fazla bir şey istenirse faiz olur. Kur’an’da sosyal hayat içerisinde benimsetilmek istenen husus, malın yok olmaması ve belirli bir vakit için alınan borçlar konusunda borcun miktarının kaydedilmesidir. İslamiyet’te Borç Almanın ve Vermenin Hükmü;

Borç Ne Demek?

Tanımı. Borç kelimesi Türkçe dilinde birbirinden ayrı üç anlamda kullanılmaktadır. En kapsamlı tanımıyla ise borç (ya da borç bağı), iki ya da birden fazla birey arasında birini diğerine ya da her ikisini kendilerine karşı bir ifazda bulunmakla sorumluluk taşıyan hukukî bir ilişkidir. Yalnızca bir yönün ifazda bulunmakla sorumlu olduğu borç bağına tek yönlü, her iki tarafın yükümlü olduğu borç ilişkisine de iki yönlü yani karşılıklı oluşuna borç denmektedir. Mecellenin 262. maddesinde konu edinilen borç bu anlamda bilinmiştir. Daha dar kapsamlı anlamda borç, taraflardan sadece birisinin bir diğerine karşı yerine getirmekle sorumlu olduğu şeyi yani yükümlülüğü ifade eder. Mecellenin 657. maddesindeki borç terimi de bu anlama gelmektedir. Bu yükümlülük, herhangi bir konuyu yerine getirme ya da verme biçimindeki olumlu olabileceği biçimindeki şekliyle yerine getirmekten sakınma biçiminde olumsuz da olabilmektedir. En dar kapsamlı anlamıyla borç ise parasal borçları ifade etmektedir (Mecelle, madde. 32, 252); kelime Türkçe dilinde daha çok bu anlamda ifade edilir.

İslamiyet’te Borç Almanın ve Vermenin Hükmü

Alınan veya verilen mala ya da kişiye göre adaletsiz eylem, dikkat edilmesi gerekilen borç nedenlerinden birisini ortaya çıkarır. Borçlanmada dikkat edilmesi gereken bazı hususlara dikkat etmek gerekir. Bu hususlar:

  • Mecbur kalınmadıkça borç yapılmamalı, borç almak mecburiyetinde kalındığında ise, adli yerlere bildirilmeli. Borçlu borcunu ödeme imkanı bulunca hemen borç ödenmeli, borç ödeme ihmal edilmemelidir.
  • Borç geleneği ilerletilmeli, borç verenin Yüce Allah tarafından karşılıksız kalınmayacağını ve karşılığının çok olacağına güvenmelidir.
  • Borç verme ulaşımı olanlar bildirilmelidir. Borcunu ödeyen kişi ona dua ve minnet duymalıdır. İslam’ın bu güzel geleneği olan borç alıp verme geleneği sürdürülmelidir.

Borcun Kaynakları

Borç alıp verme konusunda taraflara bazı haklar yükleyen ve sorumluluklar taşıyan Adli eylem, durum ve davranışlar borcun ana kaynağını meydana getirmektedir. Daha açık bir söylemle borcun kaynağı söylemi, borcun nereden kaynaklandığı sorusunun cevabıdır. Örneğin satıcı ile alıcı kapsamındaki bir borç ilişki konusunda borcun ana kaynağı satım akdi iken, kiralayan ve kiracı kapsamındaki borç konusunda da borcun kaynağı icâre akdidir. Görüldüğü üzere akitler borcun ana  kaynaklarından biridir. Diğer bir yönden de başkasının malını itlaf eden bir birey, o malı tazmin şeklinde sorumludur.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir