Mevlânâ Behâüddîn Bin Şeyh Lütfullah, büyük İslam alimi ve evliyalarından olarak bul edilir. Hacı Bayram-ı Velî’nin mevki sahibi öğrencisi ve halifesi, Lütfullah Efendi’nin oğludur. Doğum tarihi net değildir. Vefat tarihi H. 945 (1490) yıldır.
Müderris Oluşu
Mevlânâ Behâüddîn, dönemin büyük alimlerinden küçük yaşta ilim eğitimleri almaya başlamış, Hacezâde Muslihuddîn Mustafa b. Yusuf’un öğrencisi olmuştur. Eğitimlerde göstermiş olduğu yüksek başarı sayesinde kısa sürede ilmi makamını yükseltmiş, hocalarından aldığı eğitim ile ilme rivayet etmiş ve büyük veli olma yolunda kemale ermiştir. İlim konusunda yükseldikten sonra, insanlara faydalı olabilecek hale geldiği düşünülünce, Balıkesir Medresesi’ne Hoca olarak atanmış, daha sonra Bursa’da bulunan Yıldırım Beyazıt Medresesi’nde dersler vermiş ve burada çok faydalı öğrencilerin yetişmesine yardımcı olmuştur.
Bursa’da görev yaptığı sırada İstanbul’a, Fatih Sultan Memhmed’in yaptırdığı medreselerden birisine hoca olarak atandı ve daha sonra tekrar Bursa’daki müderrislik görevine geri döndü. Bir süre sonra kendini Allah yolunda ibadete adamak ve kabuğuna çekilmek için hocalık görevini bırakarak Balıkesir’e gitti. Sultan II. Bayezid, Edirne’de görkemli bir medrese yaptırdı ve bizzat sultanın zatıali tarafından ilk hoca olarak tayin edildi. 845 yılında vefat edene kadar Edirne’de bu medresede müderrislik görevinde bulunmuş ve pek çok kıymetli öğrencinin yetişmesinde katkıda bulunmuştur.
Ölüm Rivayeti
Bir rivayete göre, Mevlânâ Behâüddin, bir gün Edirne’de yolda giderken, zamanın büyük evliya velilerinden birisi ile karşılaşmış ve evliya kişi kendisine; yolculuğunun yaklaştığını, bakî hayatının son bulacağını ve ahirete gitme zamanının geldiğini bildirmiş ve hazırlık yapıp yapmadığını sorunca, Mevlânâ kendisine gülümseyerek kafa sallamış ve bu konuşmadan sonra evine giderek yedi gün boyunca hasta yatağında yatmış ve yedinci gün vefat etmiştir.
Kişiliği
Mevlânâ Behâüddin B. Şeyh Lütfullah, alim kliğinin dışında, fazilet sahibi bir kişiliği ile çevredekilerin dikkatini çeken, güzel hallerde bulunan, ahlaklı ve İslam erdemlerini üzerinde toplamış, boş vakitlerini ilim, irfan öğrenerek ve ibadet ederek geçirmenin yanında, ehli sünnet bir kişilik olmuştur. Güzel ahlakı ve iyi kişiliği ile tanılan bir çocuk olmuş, Kuran’ın emirlerini yerine getirmek adına gayret etmiş ve yasaklarından sakınmıştır.