Mevlânâ Şükrullah, Osmanlı dönemi alimlerinden olup gerçek ismi Şükrullah bin Ahmed’dir. Doğum yerinin neresi olduğuna dair bir bilgiye ulaşılamamış olsa da H. 864 (M.1459) senesinde doğduğu, II. Bayezid dönemi alimlerinden olduğu ve H. 894 (M.1489) senesinde vefat ederek Şeyh Vefat türbesinin bahçesinde defnedilmiştir.
Çelebi Mehmed Han’ın oğlu, Fatih Sultan Mehmed’in babası II. Murad’ın Osmanlı padişahlığı yaptığı sırada dönemin faziletleri ile meşhur, devlet adamları tarafından saygı görülen ve padişah tarafından sevilen, halk tarafından sayılan, derin bilgisi ve irfan öğretileri ile tanınmış meşhur bir alimdir. Padişah hüküm vermekte zorlandığı konularda kendisinin yardımına danışırdı.
Mevlâna Şükrullah Efendi’nin Devlet İşlerindeki Yeri
Dönemin bir diğer Müslüman Türk devleti olan Karamanoğulları ile mücadele içerisinde olan Osmanlı, Avrupalı haçlı savaş halindeyken Kamanoğulları ile sınır anlaşmazlığı üzerine savaşın eşiğine kadar gelmiştir. Karamanoğulları devleti Isparta’ya kadar ilerledikten sonra Hristiyanlarla olan mücadelesinden üstün çıkan Osmanlı yönünü Karamanoğlu devletine çevirmiş, dönemin Karamanoğlu hükümdarı İbrahim Bey savaşmak istemediğini bildirmek üzere devletin önde gelen İslam alimi Mevlânâ Hamza Karamâni’yi orta yolu bulmak üzere görevlendirmiş, II. Murad da buna karşılık Mevlânâ Şükrullah’ı görevlendirmiştir.
- Murad vefat ettikten sonra kendisinin yerine göreve Fatih Sultan Mehmed Han tarafından sevilmiş ve saygı görmüştür.
Eserleri
Mevlânâ Şükrullah hac görevini icra etmek için düştüğü yolda birçok alimin bilgisinden istifade etmiş ve eserler yazmıştır. Yazdığı eserlerin bazıları şunlardır:
Minhâc-ur-reşâd: Yalnızca ilmi değil fen bilimlerini de konu edindiği eseridir.
Behcet-üt-tevârih: 13 bölümden ve Farsça oluşan eserde, kâinatın yaratılışından Peygamber efendimiz (s.a.v)’in vasıflarına, teşfirine, ehl-i beytine, İslam alimlerinden tasavvuf büyüklerine ve içerisinde Abbasi, Emevî ve Osmanlı sultanlarına kadar kadar bir çok konuya değinmiştir. Daha sonra bu kitap kanuni Sultan Süleyman döneminde Türkçeye tercüme edilmiştir.
Câmi’ud-Duâvât
Enîs-ül-ârifîn