Türk Dil Kurumu’nun (TDK) sözlüğüne göre, anlam ve yorumlama farklılıklarından dolayı mezheplere din dalı denilmektedir. Mezhep; gidiş, tavır, yol, yani yöntem anlamına gelen Arapça “zehab” kelimesinden türetilmiş bir terimdir. İslam’da ameli mezhebi (Fıkıh) gibi dört önemli mezhep vardır. Bunlar Hanefi, Şafii, Malikilik ve Hanbeli’dir. Siyasette Şiiler ve Harici var. Kutsal yazıların ve hadislerin farklı yorumlanmasından dolayı farklı mezhepler ortaya çıkmıştır. Hiçbir bilim adamı “Bir tarikat kuracağım” gibi görünmedi. Ancak öğrencileri içtihatlarını (yorum görüşleri) toplayarak İslam hukuku üzerine bir kitap haline geldi. Bu mezhebin anlamı, takip etmek, seyahat yolu ve benimsenen bakış açıları demektir. Dini açıdan bakıldığında bu, İslam aliminin kapalı ve belirsiz ayet ve hadisleri İslam’ı ihlal etmeyecek şekilde yorumladığı ve bir çözüm önerdiği anlamına gelir. Mezhep Farklılıkları Nedir?
Mezhep Farklılıkları Nedir?
Hanefilik, MS 767 yılında ölen İmam-ı Azam tarafından kurulmuştur. Bu mezhep, 819’da ölen Abu Abdullah Muhammed Şafi tarafından, İslam, 855 Tarikatında ölen Ebu Ali Muhammed bin Hanbeli Şabani ve Hanife tarafından kuruldu. Coğrafi konumu nedeniyle mezhepler değişiklik göstermektedir. Örneğin, az miktarda kan, Şafiilerin aldığı abdesti geçersiz kılmaz ve mezhebin takipçileri çoğunlukla kırsal kesimden insanlardır. Çünkü diş fırçalamadan kaynaklanan kanamalar kırsal kesimde insanlar arasında yaygındır. Ancak Hanefilere inananların çoğu şehirde yaşadı ve kan çıkması abdesti bozar dendi. Öte yandan Şafiilerde, bir kadının eline dokunan bir erkeğin abdesti sayılmamaktadır. Hanefilerde böyle bir durum bulunmamaktadır. Hz. Muhammed’in (s.a.v) ölümünden sonraki halifelik tartışması da mezhepsel bölünmelere neden oldu. Şiilik, peygamberden sonra Ali’nin halife olması gerektiğine inandı ve bu hak zorla gasp edildi.
Fıkıh Mezhepleri
Sözlükteki fıkıh kelimesi “bir şeyi bil, onu tam olarak anla ve onun iç yüzeyine ve inceliklerine hâkim ol” anlamına gelir. Terim, bağımsız bir bilim dalı olarak inanç ve itikatların oluşumuna paralel olarak, önceki yüzyıllarda manevi çabalarla edinilen tüm dini bilgileri ifade etmekle birlikte, daha sonra kişiselliğin bir parçası haline gelen farklı yönlerle ilgili İslami hükümleri anlamak gerekir. Bu konuyu inceleyen bilim dalı için özel bir isim haline gelmiştir. Fıkıh ilmindeki bu uzmanlara fakih (çoğul fukahâ) denir. Öte yandan, literatürde fıkıh, İslam hukukundan hüküm alma faaliyeti olan ictihad anlamında kullanılmıştır (delil, fıkıh ve müçtehit eşanlamlı olarak kabul edilir, ancak ictihad yeteneğine ulaşamayanlar). Gelecekte, yasal hükümleri ve yasal delilleri bilen veya içtihatla uğraşan herkese fakih denilebilir. Fıkıhın iki ana kaynağı, Müslümanların davranışlarını bir şekilde anlamak anlamına gelen Kuran ve Sünnettir.
Ehli Sünnet Mezhepleri
İslam birleşik bir dindir. Tevhit, Allah’ı kişiliğinin, özelliklerinin ve davranışlarının bir üyesi olarak kabul etmek ve ibadet edilen tek kişinin O olduğunu kabul etmek demektir. Bu anlayış aynı zamanda tüm Müslümanların ırk, dil ve bölge farklılıklarına rağmen birlik ve birliği sürdürmesini sağlayacak bir çerçeve olarak da kullanılabilir. Dinimizde Müslümanların birliğini zedeleyen her türlü toplumsal huzursuzluk ve bu sonuca yol açan görüş ayrılıkları dinimizde yasaklanmıştır, görüş ayrılıkları doğal ve kaçınılmaz olmakla birlikte, bu özgürlük şu şartlarla sınırlandırılmıştır: ayrılık. Müslümanlar bölünmüş haldedirler. Yorumlamaya uygun problemin anlaşılması çerçevesinde farklı bilimsel bakış açıları ortaya koymak serbesttir. Bu noktada İslam mezhepleri yöntem ve anlayışlarındaki farklılıklardan doğmuştur. Aslında, hoşgörü konularında farklı sonuçlar çıkarmak genellikle hoşgörü tarafından memnuniyetle karşılanır ve hatta Hz. Peygamber tarafından teşvik edildi. Ancak siyasî özellikli ayrılıklar da zamanla fikri ve dini şekillere bürünmüş ve akait alanını ilgilendiren olaylar içerisinde yer almıştır.