Muhammed Bahaeddin, 718 yılında Buhara yakınlarında ki Kasrıhinduvan adlı köyde doğmuştur. Özellikle Muhammed Bahaeddin’in peygamberlerin neslinden geldiği ve İmam Cafer es-Sadık’ında dedesi olduğuna dair rivayetler yer alıyor.
Muhammed Bahaeddin’in Hayatı
Muhammed Baeddin’in hayatı; Allah yolunda geçmiştir. İnsanlara her daim doğru yolu göstermeyi görev edinen, kısacası Hakkın huzuruna davet eden Silsilei aliyye adı verilen büyük veliler ve alimlerin 15.’dir. Seyyid olan Muhammed Baeddin’in hocalarıysa; Emir Külal ve Muhammed Baba Semmasi’dir…
Muhammed bin Muhammed ismiyle tanınan büyük İslam alimi, Şahı Nakşibend ve Bahaeddin gibi lakaplarla tanınmıştır. Nakşibend denilmesinde ki ana nedense, Allah’ın sevgisini kalplere nakşettiğinden dolayıdır diyebiliriz. Muhammed Bahaeddin, 1318 yılında Buhara’ya yaklaşık 5 km. uzaklıkta yer alan Kasrı Arifan şehrinde doğmuştur. 1389 yılında yine aynı şehirde, Rebiul-evvel ayının 3’ünde yani pazartesi günü hayata gözlerini yummuştur. Kabri de Kasrı Arifan şehrinde bulunuyor. İslam düşünürleri içinde en meşhurları arasında yer alıyor. Tasavvufta özellikle en yüksek derecelere ulaştı.
Onun yaşadığı dönemlerde ve ondan sonra yüzyıllarda da çok fazla insanın hidayet yoluna girmesine vesile olmuştur.
Muhammed Bahaeddin’in İlim Hayatı
Muhammed Bahaeddin’in ilim hayatı; çeşitli alimlerin sohbetlerine katılarak başlamıştır. Nakşibendi tarikatını kuran Muhammed Bahaeddin, tarikat mensuplarınca özellikle de ülkemizde Şahı Nakşibend unvanı ile tanınmaya başlamıştır. Fakat Nakşibend unvanının esas manasına ve nasıl, ne zaman verildiğine dair kaynaklarda hiçbir bilgi yer almıyor. Daha sonra ki dönemlerdeyse, Nakişibendi unvanının sürekli yapılan hafi zikrinin kalplerde bırakmış olduğu ize delalet olduğu da söylenerek yorum genel olarak kabullenilmiştir.
Halvetiyle sema manevi gelişimlerle ilgili yolları da kabul etmemesi nedeniyle, o tasavvufi terbiyede hafi zikir için verilen önem ile yakınlık içerisinde her daim olmuştur.
Muhammed Bahaeddin’in Görüşleri
Muhammed Bahaeddin’in görüşleri içerisinde en çok dikkat çekense, bir tarikatın silsilesine kendince bağlanmanın hiçbir etkisi olmadığıdır. Özellikle ünlü İslam alimi; müridlerinin belirli giyim tarzından kaçınması gerektiğini, tekkelerde oturmayı sevmezdi… Kısacası Muhammed Bahaeddin, sufiliğin çoğu tarafını kesin olarak reddetmiştir. O dönemde ki sufiler dışında Muhammed Bahaeddin’e aynı zamanda müderrisler de saygı duymuştur.
Muhammed Bahaeddin’in manevi olarak gelişmesinde, Yeseviyye’nin aracılığıyla Türk tesirinin de olduğu biliniyor. Özellikle Nakşibendi tarikatı Muhammed Bahaeddin öldükten sonra dahi üç nesil sonrasında da Orta Asya Türk kavimlerince yayılarak her geçen gün evrensel çekicilik kazanmıştır.
Muhammed Bahaeddin’in Eserleri
Muhammed Bahaeddin’in eserleri, tam olarak bilinmemektedir. Şöyle ki; ona atfedilen çoğu şiirle, risalenin Bahaeddin’e ait olmasıysa imkânsız olarak görülmektedir. Fakat Nakşibendinin metinlerinde olmayıp da Bahaeddin’in ismini taşıyan eser, el-Evradül-Bahaiyye’de onun tarafınca telif edildiği de muhtemeldir…
Genel olarak Muhammed Bahaddin tarafından söylenen sözlerde, başkaları tarafından telif edilen eserler neticesinde günümüze kadarda ulaşmıştır. Hace Muhammed Parsa’ın eseri olan Risale-i Ḳudsiyye; Enisüt –talibin adlı eseri yazan Selahaddini Buhari’yi ve Fahreddin Ali Safi tarafından yazılan Reşeḥat adlı eserini ve Abdurrahman-ı Cami’nin de Nefeḥat isimli eserini de aynı zamanda örnek verebiliriz.