Muhammed Bin Ahmed El-Hâşimî, 1881 yılının 17 Temmuz tarihinde Cezâyir’de Tilimsân şehrine bağlı olan Subde beldesi üzerinde dünyaya gelmiş bir zattır. Anne ve baba tarafından Hz. Hasan kanına dayandığı ve bu künyeden geldiği bilinmektedir. El-Hâşimî, ilk eğitimini ise bölgenin âlimlerinden olan ve Subde kadısı görevinde bulunan babasından almıştır.
Muhammed Bin Ahmed El-Hâşimî, babasının vefatının ardından kardeşlerine bakabilmek adına önce tarım işçiliği yapmış ve sonra bir dönem de baharat satıcılığı işiyle uğramıştır. Ayrıca geçimlerini sağlayabilmek için bir süre kadar da terzilik mesleğini yapmıştır. Bu sırada dinî anlamdaki bilgilerini artırmak için cami ile medreseler bünyesindeki halka açık olan derslere katılmış ve devam etmiştir.
Muhammed Bin Ahmed El-Hâşimî Aldığı Dersler
El-Hâşimî’nin aldığı dersler, ilmî alanlarda süregelmiştir. Dinî bilgilerini artırmak için önce halka açık derslere katılmıştır. Bu seneler içerisinde Derkâve’de çok yaygın bulunan ve mensuplarının bir medrese eğitimi almasına dikkat edilen çeşitli dini nitelikli gruplarına katılmış ve bu takımların “Derkâviyye” koluna girmiştir. Bu tarikatın içerisinde bazı önemli ve ünlü zâtlar yer alıyordu. Bunlar arasında Şeyh Muhammed bin Habîb el-Bûzîdî ve Şeyh Muhammed el-Habrî gibi isimler sayılabilir. Bu ünlü isimlerinde de seçkin müridlerinden bir tanesi olan Muhammed bin Yellis’ten de El Hâşimî bazı dersler almıştır.
Fransızlar’ın İşgali Döneminde El-Hâşimî’nin Yaşantısı
Fransızlar’ın işgali döneminde El-Hâşimî’nin yaşantısı da değişmiştir. Fransızlar, bu dönemde Cezayir’i işgal altına almıştır. Akabinde de ülke içerisinde her tür yapılan İslâmî eğitim-öğretim faaliyetlerini engellemiş ve yasaklamışlardır. Bunun üzerine ise El-Hâşimî, mürşidi olan İbn Yellis ile beraber Şam üzerine kaçmıştır. Bu gidişi tam olarak 1904 senesine denk düşer. Burada ise bir zaman kadar göçmen mahallesi içerisinde kalmıştır. Daha sonra şehir içerisindeki Cezayirli göçmenlerin dağıtılması karşısında protesto ettiği öne sürülmüş ve bu gerekçeyle Suriye müftüsü olan Muhammed Ebü’l-Yüsr ÂBidîn ile beraber Adana üzerine sürülmüştür. İki sene kadar Adana’da mecburi şekilde kaldıktan sonra şeyhi olan İbn Yellis’in yanına Şam’a geri dönmüştür.
Yine bu sürecin devamında Suriye’de bazı ünlü âlimlerden fıkıh ilmine dair kitaplar okumuştur. Bunlar arasında Şeyh el-Kâfî’den okuduğu fıkhı, ayrıca el-Attâr’dan okuduğu usûl-i fıkhı sayabiliriz. Hayatı boyunca İslam’ı kendine yol edinen âlim ayrıca şu önemli bilgin, âlim ve zatlardan da istifade etmiştir: Muhammed bin Ca’fer el-Kettânî, Yûsuf bin İsmâil en-Nebhânî, Süveyd, Tevfîk el-Eyyûbî, Ebü’l-Hayr el-Meydânî, Muhammed Bedreddin el-Hasenî Emîn …
El-Hâşimî’nin İlmî Çalışmaları ve Verdiği Dersler
El-Hâşimî’nin ilmî çalışmaları ve verdiği dersler, şeyhini kaybetmesinden sonraki süreçtedir. Şeyhi olan İbn Yellis’in ölümünün ardından hac ziyareti sebebiyle Şam’a gelmiş olan Derkâviyye şeyhleri içerisindeki Ahmed el-Alevî’nin kendisine intisap etmiştir. Daha sonra Şam üzerinde oturduğu göçmen mahallesi içerisinde bir zâviye açmıştır. Ayrıca hem evlerde hem mescidlerde zikir ile ders halkaları meydana getirmeye başlamıştır.
El-Hâşimî’nin Emeviyye Camii içerisinde vaazlar verdiği de bilinen bilgiler arasındadır. Ayrıca Nûriye ile Şâmiye medreselerinde tasavvuf ile akaid üzerine dersler okutmuştur. Yine bu medreseler bünyesinde vaazler vermiş ve ilmî sohbetler yapmıştır. Halifelerinden olan Abdülkâdir Îsâ isimli zât, onun çok samimi şekilde ettiği sohbetlerinden ve telkinlerinden pek çok insanın etkilenip de tövbe ettiğini ve sonrasında sâlih bir kul olmaya gayret ettiklerini dile getirmiştir.
El-Hâşimî’nin Vefâtı Hakkında
El-Hâşimî’nin vefâtı hakkında bilinen bilgilere göre onun tam olarak 1961 yılının 19 Aralık günü Şam üzerinde hayata veda ettiğini söyleyebiliriz. El-Hâşimî’nin vefatının ardından kılınacak cenaze namazı ise kendisinin de bir dönem hizmet verdiği Emeviyye Camii’nde kılınmıştır. Ölümü ile devam eden süreçte âlim; Dahdâh Mezarlığında toprağa verilerek Şeyh Ebü’l-Hayr el-Meydânî’nin hemen yanına defnedilmiştir.
El-Hâşimî’nin Aktif Kişiliği ve Yaşantısı
El-Hâşimî’nin aktif kişiliği ve yaşantısı, sadece ilmî çerçevede görülmemiştir. Ancak öncelikle onun karakterinden bahsetmek gerekirse çok ahlâklı ve faziletli biri olarak tanınırdı, diyebiliriz. Bu yanlarıyla ve kaliteli dersleri ile etrafında devrin Şa’rânî’si olarak meşhur olmuştu. Ayrıca o, ehl-i sünnet inancını benimsemiş ve bu düşünceyi savunmak için türlü risâleler yazmıştır. Haricinde tasavvufî ve ilmî kişiliğinin yanı sıra çok aktif bir kişiliği vardı. Bu kişiliği ile tanınan bir kimseydi. Nitekim Cezayir üzerinde Fransızlar’ın işgali için direnen Şerîf es-Senûsî, Abdülkâdir el-Cezâirî ve Ömer el-Muhtâr gibi bazı mücahidlerin yanında yer almıştır.
Abdülkâdir Îsâ onun talebelerinden bir tanesiydi. Hâşimî’den almış olduğu tarikat icâzetnamesi ile “el-Hakâ’ik ani’t-tasavvuf” isimli bir eser kaleme aldı ve bu eserinde bu icazetini de kaydetti. Ayrıca hocası Hâşimî hakkında şahsiyetine dair bazı önemli bilgilere yer vermişti. Onun ilim ya da kerametiyle değil en çok da güzel ahlâkı ile tanınan bir kişi olduğuna dikkat çekmiştir. Ayrıca Hâşimî’nin sürdürdüğü faaliyetler, Kuzey Afrika üzerindeki Şâzeliyye tarikatının XX.yüzyıl içerisinde Ortadoğu ile Suriye üzerinde yaygınlık kazanmasına imkân vermiştir.
Hâşimî’nin Eserleri
Hâşimî’nin eserleri arasında müellif bazı eserler de vardır. Bu eserleri içerisinde ise İbn Sînâ’nın görüşlerinden, Kuzey Afrika üzerindeki kelâm ekollerinin gelişiminde etkisi büyük olan Yûsuf es-Senûsî’nin düşüncelerinden yararlanmıştır. Bu düşüncelerden yararlanarak zenginleştirilmiş şekilde bir Eş’ariyye düşüncesini, eserinde ortaya koymuştur. Haricinde kaleme aldığı diğer eserler ise şu şekilde sıralanabilir:
- Akîdetü Ehli’s-sünne ma’a nazmihâ: 1957 senesinde yazılmıştır. Bu eser, temel ehl-i sünnet akidesinin aydın okuyucu kesimine tanıtılması için ilk olarak mensur şekilde yazılmıştır. Ancak daha sonrasında daha kolay şekilde ezberlenebilmesi düşünülerek manzum bir eser şekline getirilmiştir.
- Ta’lîk alâ Mi’râci’t-teşevvüf ilâ hakâ’iki’t-tasavvuf adlı eseri 1937 yılında kaleme alınmış ve büyük bir yankı uyandırmıştır. bn Acîbe’nin kaleme aldığı ve tasavvuf terimleri lügâtı mahiyetinde olan eserine Hâşimî’nin yapmış olduğu ilavelerden meydana gelmektedir.
- El-Kavlü’l-faslü’l-kavîm fî beyâni’l-murâd min vasiyyeti’l-hakîm adlı yapıt ise 1957’de yayınlanmıştır. Eserde tasavvuf ile kelâm ilmine dair konular, bir arada ele alınmıştır.
- El-Hallü’s-sedîd lime’steşkelehü’l-mürîd min cevâzi’l-ahz ‘an mürşidin; 1383 senesinde ortaya çıkarılarak müellif ve dini nitelikli bir İslami eser olarak çeşitli kesimlerin ilgi ile okuduğu bir başyapıt haline gelmiştir. İçerisinde bir mürîd kimsenin şeyhini ya da tarikatını ne gibi durumlar olduğunda değiştirebileceği konusunda cevaplar verilmeye çalışılmıştır.
- Şerhu Şatranci’l-‘ârifîn: Bu eser, yine Hâşimî’nin eserleri içerisinde yer alan bir eserdir. Ayrıca bu eser, Muhyiddin İbnü’l-Arabî’ye atfedilmiş olan küçük hacimli bir risâlenin açıklaması mahiyetindedir. Eser içerisinde insanın kaderi ve aynı zamanda bir sûfî kimsenin seyrüsülûkü esnasında karşılaşabileceği türlü engeller ve bu engellerin aşılması ile alakalı ilâhî lütuflar anlatılır. Ancak tüm bunlar, satranç karelerinin üstünde gibi tasvir edilerek anlatım yapılmaktadır.