İslam tarihinde önemli bir isim olarak karşımıza çıkan Mustafa Devati, celveti şeyhi olarak bilinmektedir. Doğum tarihi veya doğum yeri hakkında kaynaklarda herhangi bir bilgiye rastlanılmamıştır. Ailesine baktığımızda kaynaklarda divit işiyle uğraşmış olduklarını görüyoruz. Bu sebepten dolayı da kendisine divitçi lakabı takılmıştır. Gençliğinden itibaren üstün gayreti ve yetenekleri ile hilafet almıştır. Daha ileriki dönemler de kendini ilme vermiş ve ilim öğrenmek istemiştir. Bu sebepten dolayı da bir âlimin yanına giderek mülazım olmuştur. Bu olaydan tam yedi yıl sonra ise sınava girmiş ve sınavını başarılı bir şekilde geçmiştir. Sonrasında bir medresede müderris olarak görev almaya başlamıştır aylık olarak kırk akçe almıştır. 1651 (1061) senesinde ise Molla Kestel medresesinde yine müderris olarak göreve başlamıştır. Kendisi ayrıca tasavvuf yolunda devam etmenin kolay olduğunu ama kemale erdiğinizde orada kalmanın zor olduğunu belirtmiştir.
Mustafa Devati ve Hayatı
Mustafa Devati’nin hayatı konusuna baktığımızda kaynaklarda tarikat yani mezheplerle ilgilenirken daha sonrasında ise kendini ilim dallarına verdiğini görmekteyiz. İleri dönemlerde müderrislik görevini yapmaya başka medreselerde de devam etmiştir. Aslında ilme yönelmeden önce irşadı faaliyetlerine başlamak istemiş ama o dönem bu mümkün olmamıştır. İlim öğrendikten sonra müderrislik yaptığı dönemlerde de bunu yapamamıştır. Ne var ki aradan belli bir süre geçtikten sonra müderrislik görevinden de tamamen ayrılmış ve nihayet irşad faaliyetlerini yapmaya karar vermiştir. Bunun içinde Üsküdar da bulunan Arslan Agazade Mustafa Bey tarafından yapılmış olan günümüzdeki adıyla ise Şeyh Camii olarak bilinen camiyi tekkeye dönüştürmek istemiştir. İlk irşad faaliyetlerine böylelikle buradan başlamıştır. Üsküdar da tam üç yıl boyunca kalmış ve burada bu çalışmalarına hiç ara vermeden devam etmiştir.
Mustafa Devati ve Vefatı
Mustafa Devati’nin vefatı konusuna baktığımızda ise kaynaklarda 1660 (1070) senesi yazılı olmaktadır. Kendisi irşad çalışmalarını bir süre devam ettirmiş ve arkasından da hayata gözlerini yummuştur. Vefat nedeni hakkında herhangi bir bilgiye kaynaklarda rastlanılamamıştır. Kendinin vefatından sonra ise çalışmalarını Fidancı Mehmet Efendi ile birlikte Abdülbaki devam ettirmiştir. Bu iki saydığımız isim ise kendisinin halifeleri olarak bilinmektedir. Oğlu ise kendisinin vefatının ardından Fidancı Mehmet Efendi den birçok şey öğrenmiş ve bunun yanında tasavvuf ilmini de öğrenmiştir. Tasavvuf terbiyesini tamamladıktan sonra ise şeyh olmuştur. Devati’nin eserleri konusuna göz attığımızda ise kaynaklarda sadece bir tane eserinin yazılı olduğunu görmekteyiz. Bu eseri de karşımıza Tuhfetüs sufiyyin olarak çıkmaktadır. Bu eserinde tasavvuf konularını anlatmış olmakla birlikte rüyalarını ve kendi hayatı ile ilgili önemli bölümleri de kaleme almıştır.