Said-i Nursi, 1877-1960 yılları arasında yaşamış ve çağın harikası manasına gelen Bediüzzaman lakabı ile tanınmış İslam alimidir. Sünni Müslüman alim Said-i Nursi, altı bin sayfayı aşan, Kur’an tefsiri olan Risale-i Nur Külliyatı’nı yazmış, İslami ilimlerin okullarda okutulması gerektiğini savunmuş ve İslam’ın Türkiye’de canlanmasında önemli bir rol oynamıştır.
Said-i Nursi, bugün Türkiye’de milyonlarca takipçisi olan dini bir hareketin ilham kaynağı oldu. Kendisi vefat ettikten sonra takipçilerinin de yardımlarıyla “Nurcu hareketi” bir diğer adıyla “Nur Cemaati” Türkiye’nin en etkili İslami hareketlerinden birisi oldu.
Said-i Nursi, hayatı boyunca binlerce kitap okumuş ve keskin hafızası sayesinde okuduğu tüm kitapları ezberleyebilme ve aklında tutabilme özelliği vardı. Bir gün, Molla Fethullah onun meşhur hafızasını sınamak istemiş, Basralı El Hariri’nin eserinden bir soru sormuş ve aldığı cevap karşısında şaşkınlığını gizleyememiştir.
Yaşamının İlk Yılları
Said Nursi, Bitlis’in Nurs köyünde doğmuş ve isminin sonuna yer alan Nursî nisbetini buradan almıştır. İlk eğitimini memleketinin önde gelen alimlerinden aldıktan sonra, İslami bilgisi ile ün kazanmış “Bedüizzaman” lakabını almıştır. Dönemin Van vilayeti valisi tarafından Van’a davet edilmiş, daha sonra Osmanlı Türkçesini öğrenmiş, felsefi görüşlerini ilerletmesi beklenirken, 1909 yılında İttihat ve Terakki adlı liberal reform hareketine karşı Osmanlı karşı birleşmesine açık bir şekilde karıştığı için yargılandı ancak beraat etti ve serbest bırakıldı. Geç Osmanlı Halifeliği döneminde eğitim reformcusu ve Hilafet halklarının birliğinin savunucusu olarak aktif bir rol almış, Osmanlı padişahı Abdülhamid’e geleneksel medrese eğitimini, tasavvufu ve modern bilimleri birbirleriyle diyaloğa sokmak için eğitim reformları önermiştir.
Nursî, 1. Dünya Savaşı sırasında 1916 yılında Rus kuvvetleri tarafından yakalandı ve 2 yıldan fazla kaldığı savaş esiri olarak Rusya’ya götürüldü. 1918 baharında kaçarak İstanbul’a gitti geri döndü. Dönüşü Anadolu’da coşkuyla karşılandı ve İslam dünyasının büyüyen sorunlarına çözüm arayan bir İslam akademisi olan Dar-al Hikmet el-İslamiye’ye üye olarak seçildi.
Eserlerinin Dağılımı
Said Nursi, diğer şeylerin yanı sıra Arapça namaz kılmak için Isparta iline sürüldü. Öğretilerinin bölgedeki insanları çekmesinin ardından, daha sonra Risale-i Nur adlı eserinin yarısından çoğunu yazacağı Barla isimli bir köye gönderildi. Daha sonra yazdığı eserler halk tarafından Arapçaya çevrildi ve bu eserler Türkiye’nin dört bir yanına yayıldı.
Yaşadığı tüm zorlukları Allah’ın bir lütfu olarak görmüş, İslam dini için karşılaştığı tüm engellere göğüs germiş, onlarla mücadele etmiştir. Bugün Türkiye’nin en büyük İslami hareketlerinden birisine öncülük etmiş ve sadık bir komünizm karşıtı olmuştur. Komünizm için zamanın en büyük tehlikesi demiş bu eserlerinde de dile getirmiştir.